Naturel Bakkal


Natural food

Health from Nature





21 Mart 2011 Pazartesi

Leylekler yuvasız kalmayacak

Leylekler yuvasız kalmayacak

Çevre ve Orman Bakanlığı, baharın müjdecisi leyleklerin popülasyonunu artırmak amacıyla ''Leylekler Yuvasız Kalmasın'' projesi başlattı.
Proje çerçevesinde leyleklerin yuva yaptığı elektrik ve telefon direkleri artık kullanılmasa bile kesinlikle sökülmeyecek, ihtiyaç halinde yeni direkler dikilecek. Leyleklerin yuva yapması için doğal yaşamın ve kültürün en renkli türlerinden baharın müjdecisi leyleklerin Türkiye'deki popülasyonunun azalması üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı bir çalışma başlattı.

20 Mart 2011 Pazar

Deniz canlısının tüyleri zarar gören kası onarıyor



Manchester Üniversitesi'nden araştırmacılar, zarar gören kasların onarılması için 500 milyon yıllık bir deniz canlısının işe yarayacağını iddia etti.

Araştırmacılar, "tulumlular" adı verilen bitki benzeri canlıların üzerinde bulunan zayıf tüylerin, insan kasları için birer yapıtaşı olarak görev yapabilecek selülozdan meydana geldiğini ve bu sayede olağanüstü bir iyileştirme yeteneğine sahip olduğunu söyledi.

Natural Life Terapileriyle Ruhunuzu Özgürleştirin


Watsu

WATSU
Harold Dull tarafından yaratılan Watsu, havuzda birebir uygulanan özel bir tekniktir. İnsanın kendini en iyi hissettiği hatırası anne karnındaki yaşamıdır. Anne karnındaki rahat, tasasız ortamda, suyun saran, rahatlatan ve sevgiyle güven veren hissi insanın hep özlediği bir duygudur.
İşte bu duyguyu harekete geçiren Watsu Method, su içinde terapistin suyun yardımı ile yaptığı yumuşak hareketler sonucunda omurganın rahatca hareket etmesini, ağrı yaratan gerginliklerin yok olmasını ve hayat enerjisinin kolaylıkla akmasını sağlar. Watsu sonrası kendinizi yeniden doğmuş gibi hissedersiniz. Kısacası Watsu deneyimlenmeden anlaşılması zor ama deneyimledikten sonrada harika hissedeceğiniz bir su terapisidir.


Bedenimiz Bizimle Sürekli Konuşuyor / Beden Bilgeliği

Bedenimiz bizimle sürekli konuşuyor. Onu dinlemeyi öğrenirsek kendimize çok büyük iyilik yapmış oluruz.


Bedeninizi dinlemek için ona zaman ayırın. O da bizim her düşüncemizi dinliyor, her duygumuzu hissediyor. Bizim düşüncelerimize, söylediklerimize ve duygularımıza uygun tepkiler veriyor. Beden duruşumuzu, omurgamızı, yüz kırışıklıklarımızı, hormonlarımızı bile düşünce ve duygularımıza uygun şekilde ayarlıyor.

Nemrut bir ihtiyar düşünün; hastalıklarla boğuşan, mızmız, kendisine de çevresine de çektiren bir ihtiyar!

Doğru Otur, Mutlu Kalk: Feldenkrais Metodu

Feldenkrais Metodu


Feldenkrais, bedeni doğru kullanmayı sağlayan psiko-somatik bir eğitim yöntemi. Sırt, boyun, eklem ağrılarından şikâyet edenlere rahat hareket imkânı sağlıyor. Felç, Multiple Skleroz, Parkinson gibi hastalıklarda da etkili oluyor.

Feldenkrais Metodu, adını Moshe Feldenkrais´ten alıyor. Gençliğinde Rusya´dan Filistin´e göç eden Feldenkrais, daha sonra Paris´te makine mühendisliği ve elektronik eğitimi aldı, fizik doktorasını tamamladı. Bu arada bir judo kulübü kurup orada hocalık yaptı ve bu konuda kitaplar yazdı. 1940?ta Nazilerden kaçarak İskoçya?ya giden Feldenkrais´in `beden? konusuna yoğunlaşması bu döneme rastlıyor.

Egzersiz yaparken bedeniniz daha fazla kalori harcar

Egzersiz yaparken bedeniniz daha fazla kalori harcar. Dolayısıyla spor programına başladıktan sonra daha iyi ve dengeli beslenmeniz gerekiyor. Zira ancak dengeli beslenerek, uyguladığınız spor programından maksimum verim alabilirsiniz.


Spor yapan erkekler, yağ yakmak veya kas yapmak gibi hedeflerine ulaşamadıklarında, ilk gözden geçirdikleri şey spor programları olur. Yeterince koşmadıklarını veya kaldırdıkları ağırlıkların yetersiz olduğunu düşünürler. Fakat, böyle bir durumda beslenme programını gözden geçirmemek büyük bir hata olur. Ulaşılamayan birçok fitness hedefinin nedeni dengesiz ve hatalı beslenmedir. Elbette sadece doğru beslenerek fit bir vücuda ulaşılmaz. Yapılması gereken, uygun beslenme ve spor programını aynı anda uygulamak. İşte en sık rastlanan üç fitness sorununa karşı beslenme önerileri.

Kilo alamamak

Sağlık İçin Doğada Yürüyüş Ve Egzersiz

Yürüyüş ve egzersizin başta kireçlenme, romatizma, baş ağrısı, şişmanlık, kabızlık ve hatta bazı kanser tiplerine yakalanma riskini azalttığı belirtildi.

Hareketli Yaşam ve Sağlık Haftası sebebiyle bir açıklama yapan Denizli Devlet Hastanesi (DDH) Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Beşir Türkmen, yürüyüş ve egzersizin, insanın beden ve ruh sağlığı için hayati önem taşıdığını ifade ederek, "Yürüyüş, herkesin rahatlıkla uygulayabileceği çok basit ve çok yararlı olan dayanıklılık egzersizidir. Kalbi güçlendirir, yorgunluğa karşı dayanıklı kılar, akciğerlerin daha iyi çalışmasına yardım eder, kemikleri güçlendirerek kemik erimesinin ortaya çıkışını engeller" dedi.

Romatizmalı hastaların ağrılardan dolayı genellikle hareketsiz kalmayı tercih ettiklerini, fakat bunun da eklemlerde tutukluk ve kaslarda zayıflamaya neden olabileceğini belirten Dr. Türkmen, "Yürüyüş ve egzersiz, hayat kalitemizi ve fiziksel performansımızı arttırmakla birlikte, kaslarımızın güçlenmesine ve eklemlerdeki esnekliğin korunmasına da yardımcı olur. Bu bedenle romatizma hastaları ve bu tür hastalar yapacakları kontrollü yürüyüş ve egzersizlerle eklemlerini koruyabilirler" diye konuştu.
Yürüyüş ve egzersizle, yüksek tansiyon ve kalp krizi riskinin azaldığını, kandaki kolesterol ve yağ oranının düştüğünü, şeker hastalığının düzene girdiğini belirten Dr. Türkmen, "Kireçlenme, romatizma, baş ağrısı, kabızlık, şişmanlık ve hatta bazı kanser tiplerine bile yakalanma riski azalır. Ayrıca psikolojik açıdan da bir rahatlama sağlanabilir. Düzenli bir yürüyüşle moralimiz yükselir, uykumuz düzene girer, stres ve depresyondan korunuruz" şeklinde konuştu.
http://www.yasamoyunu.net
Dr. Türkmen, yürüyüş sırasında ayakkabı seçiminin de önemli bir husus olduğunu belirterek, "Ayakkabılar, şoku emen, esnek tabanlı, parmakların içinde rahat hareket edebileceği özellikte olmalıdır. Nemi emen, rahat ve bol kıyafetlerle yürümek ayrıca aşırı terlemekten kaçınmak gerekir" dedi. Yürüyüşe başlamadan önce mutlaka bir doktora başvurarak sağlık kontrolünden geçilmesi ve kişiye uygun yürüyüş süresinin ve dozunun belirlenmesi gerektiğini açıklayan Dr. Türkmen, "Yürüyüş çok basit bir egzersiz olup uygun olan her yerde yapılabilir. Yürüyüşe başlamadan önce 5 dakikalık hafif ısınma hareketleri ve germe egzersizleri yapılmalıdır. Yaşlılar, gerekiyorsa yanlarında hafif malzemeden yapılmış baston gibi tutamaklar bulundurabilir. Yürüme hızı önemli olup, her insana göre değişiklik gösterebilir. Kişi kendini en rahat hissettiği hızda yürümeli ve yürüyüşe kesinlikle yavaş olarak başlamalıdır. Kalp atım hızı dikkate alınarak, kendimizi aşırı yormadan, nefes darlığı ve aşırı terleme oluşmadan yürümeliyiz. Vücut yapısı birbirine yakın ve uygun arkadaş gruplarıyla yürüyüş yapılmalıdır. Kronik tansiyon ve şeker hastalarının acil durum nedeniyle yanlarında ilaçlarını, bir şişe su ve birkaç adet kesme şeker bulundurmaları önemlidir" şeklinde açıklamada bulundu.

Yürüyüş zeminin de doğru seçilmesi gerektiğini belirten Dr. Türkmen, daha sonra şunları söyledi:
http://www.yasamoyunu.net
"Yürüyüş yaparken düz ve hafif sert zeminler tercih edilmeli, engebeli, ıslak ve kaygan yerlerden kaçınılmalıdır. Bu tip yerler kalça, diz ve ayak ağrılarına sebep olup, özellikle yaşlılarda telafisi zor problemlere sebep olabilir. Yürüyüş yolumuzu ve süresini önceden belirleyip ailelerimizi haberdar etmemiz gerekir. Yürüyüş yeri aydınlık, çevrenin çok rahat görülebildiği, güvenli yerlerden seçilmelidir. Issız ve tehlikeli yerlerden kaçınmak, toplumun egzersiz alanı olarak tercih ettiği yerlerde spor yapmak daha uygundur."

Evde Yoga Yapın

Yogaya evde başlayabilirsiniz.

Bu sayfada anlatacağım birbirini takip eden duruşları evde sırasıyla uygularsanız, meraklı olur ve kendinizi yogaya adarsanız başarının evde tek başınıza çalışırken de mümkün olduğunu göreceksiniz.
Evde kendinizi en rahat hissettiğiniz yeri hareket alanı olarak seçin. Duruşlarımız sırasında hareketimizi engelleyecek ve auramızı bozacak eşyalardan kurtulmayla başlıyabilirsiniz. Hareketlerinizin bir bölümünde bize yardım etmesi için sandalye ve kalın bir kitap kullanacagız.
1. Bharadvajasana: Sandalyeli dönüş
Bharadvajasana

Yunuslar insanlar kadar akıllı

Yunuslar insanlar kadar akıllı

Yunus balıklarının insanlardan sonra en parlak beyne sahip olduğu belirlendi.





Daily Mail'in haberine göre, yapılan yeni bir araştırma, yunusların beyinlerinin yüksek zekayla bağlantılı birçok özelliğe sahip olduğunu gösterdi.
Atlanta'daki Emory Üniversitesi'nden zoolog Lori Marino tarafından yapılan araştırmada, yunus balıklarının beyin haritasını çıkararak bunları primatlarınkiyle karşılaştırmak için MR tekniği kullanıldı.
Şişe burunlu yunusların beynindeki serebral korteks ile neokonteksin çok büyük olduğunu belirten Marino "Yunusların birçoğunun beyni bizimkinden daha büyük ve kütle olarak insan beyninden sonra ikinci geliyor" dedi.

Kış uykusuna yatan hayvanlar - Hayvanlar niçin kış uykusuna yatar?

Kurbağa, kaplumbağa, ayılar, Ya*ra*salar, yılanlar, kirpi gibi memeli, sürüngen ve kanatlı hayvanların kış uykusuna yattıkları bilinir ama bu doğru değildir. Bu hayvanlar kışın yuvalarında uzun uzun uyurlar ama bu kış uykusu değildir. Normal canlılarda uyanıkken ve uyku halindeyken, vücut ısısında ve metabolizmanın çalışmasında ciddi bir değişikli yoktur. Oysa kış uykusu, hayvanların hayat ile ölümü ayıran çizgiye kadar gelmeleri şeklinde tanımlanabilir.

Hayvanları Yutan Bitkiler

İşte havyanları yutan bitkiler...
Özellikle böcekleri tuzaklarına düşüren bitkilerden kurtuluş yok..




Hayvanları Yutan Bitkiler





Çekirgelerin ötüşü

Bir çekirge 800-1000 metre uzaklıktan duyulan sesler çıkarır Bunu havayı hareket ettirerek başarır Küçük bir hesap yapılacak olunursa çekirgenin yaptığı işin önemi daha iyi kavranacaktır Havanın yoğunluğunu 1293 kg/cm3 olarak alalım Yarıçapı 800-1000 metre olan bir yarı kürenin kütlesi yaklaşık bir milyon tondur Çekirge gibi küçük bir hayvan yalnız bir organıyla bu kadar büyük bir kütleyi nasıl harekete geçirebilmektedir? Çekirge, çevresindeki hava kütlesinin hepsini bir anda hareket ettirmez Her titreşimde çevresine en yakın hava tabakasını sıkıştırır Bu titreşim donup kalmaz Her yöne yayılır çünkü hava esnektir Sıkıştırmadan önce havayı dışa doğru iter, sonra itilen tabaka içe doğru geriler ve çevresini sıkıştırır Böylece bir seri sıkıştırmayla ses dışa doğru yayılır

Kangal - Kangallar Hakkında Herşey

Kangal Çoban Köpeği Tarihçesi


Kangal Köpeğinin tarihçesini araştırdığımızda en küçük bir belgeye rastlayamadık. Kangal köpeği hakkında çeşitli rivayetler söz konusudur. Bir rivayete göre M.Ö. Asurlular ve Babilliler zamanında türediği, aslan ve kaplan gibi vahşi hayvanlara karşı korunmak, savaşlarda yararlanmak amacıyla büyük bir özenle yetiştirildiği anlatılmaktadır. Bu köpeğin çok rahat bir şekilde aslanı mağlup ettiği söylenmektedir.
İkinci bir rivayete göre, Hint mihracesinin Osmanlı padişahına (Yavuz Sultan Selim veya 4. Murat’a) bir köpek hediye etmesiyle başlamaktadır. Sarayda bulunan ve aslanla boğuşan bu köpek aslanı öldürüyor. Böylece padişahın nazarında büyük bir ilgi görüyor. Osmanlı ordusu doğu seferine gelişinde Kangal Deliktaş dolaylarında köpeğin kaybolduğu ve bütün aramalara rağmen bulunamadığı, Kangaldaki köpeklerin bu köpeğin soyundan türediği rivayetler arasındadır.
17.Yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde aslan kadar kuvvetli olarak tarif ettiği bu köpeklerden bahsetmektedir. Osmanlı İmparatorluğu kurucularının bu köpeği beraberlerinde Anadolu’ya getirdikleri ve Osmanlının Avrupa’ya yayılmasıyla çoğu Avrupa Çoban Köpeğinin de bu ırktan türediği sanılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi arşivlerinde, Kangal köpeklerinden bahsedilmekte pedigrili yetiştiriciliği yapıldığı bahsedilmektedir.

Güvercinler Hakkında Herşey

Güvercinler Hakkında Herşey

Azman



Azman,kısa gagalı uçucu ırkların içerisinde Denizli'de en yaygın ırktır. Bangoda görülen köşeli kafa yapısı,patlak ve dışa çıkık gözler Azman ırkında görülmez.Bangolara oranla daha uzun boylu, sivri uçlu kanat yapısına sahip ve uçucudurlar.
Kafa yapısı incelendiğinde başın öne doğru bombe yaptığı ve iki göz arasından gaga ucuna doğru bir üçgen oluşturduğu görülür.Gaga, bangolara oranla uzundur. Gözler normal büyüklüktedir ve her renkte görülebilmektedir. Dayanıklı bir bünyeye sahip azman ırkı çok iyi bakıcılık yapar.Uzun ömürlüdürler.

Uçuşları sırasında birbirlerine çok yakınlaşarak grup oluştururlar. Kümes üzerinden neredeyse hiç ayrılmazlar ve pırıltı gösterildiğinde hızla kanatlarını kapatarak dalarlar.Bu özellikleri sebebiyle dolapçı ve döneklere refakatçi olarak uçurulurlar.Gruplarda belli bir sayı standartı aranmaz. Yavru azmanlar tecrübeli gruplar içinde alıştırılmalıdır.Eğer birkaç yavru beraber uçurulursa saatler sürecek bir gezintiye razı olunması gerekecektir.

Nesli takip edilmiş yavruları uçurduysanız pek korkmanıza gerek yok, gezinti sonrası hiç yorulmamışçasına yuvaya döneceklerdir. Hemen her renkte görülebilen azmanların en beğenilen renk varyasyonu karakuyruklardır. Karakuyrukta kapak ( kuyruk altı beyaz tüyler ) olmamasına dikkat edilir.Ayrıca ciba ( kanat-kuyruk ) beğenilen ve aranan bir renktir. Denizli azmanlarında beyaz kuyruklu ciba bulunmaz.Kanat rengi neyse kuyruk renkleri de aynıdır.Son yıllarda değişik ırkların girişiyle beyaz kuyruklu cibalar da görülmeye başlanmıştır.Diğer beğenilen renkleri düz renkler,çiller ve çakallardır Denizli'de yetiştirilen azmanlarda tepe,paça ve tozluk görülmez. 


***


Ülkemizde Bağdat, Bağdadi, Bağdadiye ve Bağdatlı adları ile bilinen bu güvercin ırkı, Irak kökenlidir. Dünya da Bagdat, Baghdad, Bagdette gibi adlarla bilinmektedir. Günümüzde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Ancak sayıları azalmıştır. Korunması için önlemler alınması gerekmektedir.
Dünyada ve özellikle de Avrupa’da köken olarak bu ırktan kaynaklanan çeşitli tipte Bağdat güvercinleri bulunmaktadır. Bu güvercinlerle bizim yetiştirdiğimiz Bağdat güvercinleri arasında köken olarak kan benzerliğinin dışında belli bir benzerlik yoktur. Ülkemizde yetiştirilen Bağdat güvercinleri daha çok Suriye Bağdatlarına benzemektedir.

Bağdat güvercinlerini, bir yere yuva yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir. Aradan 10 yıl geçse bile bıraktığınızda, ilk yuvasına geri döndüğü söylenmektedir. Bu özellikleri onları gerçekten de çok değer verilen bir güvercin haline getirmiştir. Ülkemizin batı bölgelerinde, Irak yöresinden ve Doğu bölgelerimizden getirilen güvercinlere genel olarak Bağdat adı verme gibi yanlış bir eğilim olmakla birlikte, Bağdat adı, gerek doğu ve güneydoğu, gerekse diğer bölgelerimizde ayrı ve kendine özgü özellikleri olan bu ırkı karakterize etmektedir. Bazen posta güvercinlerine Bağdat denildiği de olmaktadır. Bağdat güvercinleri eski dönemlerde posta güvercini olarak kullanılmış olmakla birlikte, bugün bildiğimiz posta güvercinleri ile ayrı ırkları temsil etmektedirler. Yöresel olarak “Posta Burunlu” ve “Homoma” gibi adları vardır.

Bağdat’ın Osmanlı devleti topraklarına katılması 1534 yılında Kanuni döneminde olmuştur. Daha sonra bir ara tekrar İranlıların eline geçen Bağdat, son olarak 1639 yılında 4. Murat devrinde yeniden alınmıştır. Hata 4. Murat Bağdat’ı almasının anısına İstanbul’da bugün Topkapı sarayı içinde bulunan ünlü Bağdat köşkünü yaptırmıştır. Bağdat güvercinlerinin Osmanlı dönemi öncesinden beri Irak’da yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde de bu güvercinler bölgede yetiştirilmeye devam edilmiş ve geliştirilmişlerdir. Bu güvercinler, eski dönemlerde, tüm çevre bölgelerde değer verilen ve bilinen bir güvercin ırkıdır. Bir çok kaynakta adından bahsedilen bu güvercin ırkı için, dönemin en değer verilen ve en pahalı kuşu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Daha çok haberleşme amaçlı kullanılan bir kuştur. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Oyunlu bir kuş değildir, takla atma gibi özellikleri bulunmaz. Anadolu’da eski devirlerde salma kuşu olarak kullanılmıştır. Salma kuşları, genel olarak belli bir uzaklığa götürülüp bırakılan ve yuvasına ne kadar kısa sürede dönerse o kadar değerli kabul edilen güvercinlerdir. Anadolu’da Osmanlı döneminden beri devam eden eski bir gelenek olan salma yarışlarında kullanılan güvercinler, genellikle bu ırkımızdır. Salma yarışları, farklı kuşçuların, kuşlarını belirlenen uzak bir noktadan aynı anda bırakmaları ile başlar. Kimin kuşu yuvasına daha önce dönerse o kuşçu yarışı kazanmış sayılır. Kuşların bırakıldıkları uzaklıklar, 50 – 100 km arasında değişmektedir. Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan Bağdat güvercinlerinin, İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini söylemektedir. Bu güvercinler hakkındaki en eski bilgileri 1650’li yıllarda Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’den almaktayız. Evliya Çelebi, bu güvercinlerden övgü ile uzun uzun bahsettikten sonra, Bağdat’ta bu güvercinlerin kökenini araştırarak bizlere çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bu bilgilere göre, Bağdat güvercinlerinin geçmişi oldukça eskilere kadar gitmektedir. Bağdat’ta bulunan “kuşlar kalesi” denilen kalenin içinde yer alan eski kilisedeki papazların, bu kuşları haberleşme amacı ile kullandıklarını, bu geleneğin onlardan sonra Bağdatlı tüccarlar tarafından devam ettirildiğini ve geliştirildiğini belirtmektedir. Bu kuşların o dönemde Mısır, Dimyat, İskenderiye, Cezayir, Tunus, Fas, Merakeş, Yembu, Cidde, Mekke ve Yemen’de beslendiğini gene Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz. Bu güvercinler o dönemde, Şam’a, Mısır’a, Halep’e, Hind ve Sind’e götürülüp sırtlarına kağıtlar bağlanıp bırakılıyorlar ve buralardan Bağdat’a geri geliyorlardı.

Bağdat güvercinleri, normal güvercinlere göre daha iri bir ırktır. Vücut ağırlıkları 500 - 600 gramdan aşağı olmaz. Bir kilo gelenleri de bulunmaktadır. Gaga uzun ve kalındır. Burun delikleri belirgindir. Burunun üzeri etli olur. Burun üzeri eti büyük olanlar daha tercih edilirler. Ayaklar paçasız olup büyük ve kırmızı renklidir. Ayak parmakları dikkati çekecek kadar uzundur. Göz rengi, turuncu veya kırmızı olup gözler büyüktür. Kırmızı göz rengi bu güvercinlerde makbuldür. Göz çevresi tüysüz, kırmızı ve kabarık etlidir. Boynu uzun ve aşağı doğru yay çizer vaziyette kartal görünüşlü bir güvercin ırkıdır. Bu güvercinler gerdanlı olurlar. Her rengi olmakla birlikte çoğunlukla siyahtır. Siyah üzerine dağılmış şekilde farklı renkleri üzerinde taşıyan tipleri yaygındır.
Günümüzde Anadolu’da eskisi kadar yaygın değildir. Hatta tükenmiştir denilebilir. Özellikle doğu ilerimizde ve güneydoğu Anadolu’da bulunabilen bir ırktır. Bu ırkımızın da nesli tehlike altındadır. Acilen korumaya alınıp geliştirilmesi gerekmektedir. 


***

Bango



Güvercin soylarından çok geniş kapsamlı bir türdür. Bu tür diğer güvercin türlerine göre daha ufak olmasıyla bilinir.Soyu, 8.yüzyılda Afrika'dan gelmektedir.
Vücudu ve renkleri bir harmoni oluşturarak mükemmel uyumlu bir görüntü oluşturur.Kafa büyük, vücut orantısına ve büyüklüğüne göre kısa kalın bir gaga yapısı vardır. Ağız geniş ve gaga toplu iğne başı görüntüsündedir. Gözler patlak, göz çerçevesi beyazdır. Göğsünde gül bulunur.Ayaklar çıplak ve kısadır. Bango ismi, Galeba ismi verilen martılara benzediği için verilmiştir. Almanya'da KRAUSENTAUBEN İngiltere'de CORTBECKS olarak isimlendirilmişlerdir.

RENKLER:

Kırmızı, siyah, mavi, sarı renkleri vardır. Vücutları beyaz, kanat ve kuyrukları renklidir.

UÇUŞ ÖZELLİKLERİ:

Bangolar uçuş özelliğinden çok, güzellikleri için beslenirler. Düz uçumlu olup, yüksek uçar ve kümesinden pırıltı verildiğinde hızla aşağıya dalarlar. Bu özelliğinden ötürü özellikle dönek besleyen kişiler, döneklerinin daha randımanlı dönebilmesi için mutlaka bir bango ile birlikte uçururlar. Bangolar yaklaşık, 1- 1,5 SAAT uçarlar. Kendi kümesinden kuş gösterildiğinde hemen dalışa geçer ama kesinlikle bir başkasının kümesine bu refleksi göstermez. Kolay kolay yakalanmazlar. Döneklerse tam tersine, aşağıdan verilen her pırıltıya reflekslidirler.Bangoları genelde ılıman iklimi olan bölgelerde beslemek daha doğrudur. soğuk bölgelerde hem sağlıklı üreyememekte, hemde sağlık problemleri ile sık sık karşılaşılmaktadır. Türkiye'de özellikle İstanbul ve İzmir'de beslenmekte olup, eskiden bir çok ilde beslenmekteydi.Aynı nesil Bulgaristan'da da beslenmekte olup, KABAK ismi ile tanımlandırılmaktadırlar. Avrupa'da ise en çok Berlin'de beslenmekte olup, orada da BERLİN BANGOSU olarak adlandırılmıştır. Bu Bangolar genelde mavi kanat olup, üzerinde siyah şeritler bulunmaktadır.

BESLENMESİ:

Bangolar uçmayan kuşlara ait besin reçetesi ile beslenmelidirler. Aşağıda bu reçete belirtilmiştir. Bezelye 30% Fiğ 10% Soyulmuş arpa 20% Küçük mısır 6% Süpürge tohumu 4% Buğday 10% Darı 20% Bangoların vücutları küçük olduğundan, günde 25 gr. yem beslenmeleri için yeterli olmaktadır. Dönek, kelebek, taklacı, posta gibi orta büyüklükteki güvercinler ise, 30-35 gr., Bağdat ve göğüs şişiren kuşlarsa 50-55 gr. yem ile beslenebilirler
 
***
Tippler



Dünyada “Tippler” adı ile tanılan bu güvercinlere, ülkemizde İngilizce’den kısaltılarak kısaca “Tip” adı verilmektedir. Ülkemizde yerli bir ırk olmayıp tamamen ithaldir. Son yıllarda yurdumuzda da yetiştirilmeye hatta kuş pazarlarında bile rastlanmaya başlanmıştır. Tippler kelimesi İngilizce’de “Akşamcı” anlamına gelmektedir. Bu kelime İngiltere’de olduğu gibi bizde de akşamdan akşama içkisini yudumlamayı adet haline getirmiş kişiler için kullanılan bir değimdir. Bu güvercinlere akşamcı denmesinin nedeni, bu kuşların gece de uçuşlarını sürdürebilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Tip ırkının orijininin Asya kökenli ve Hindistan – Pakistan merkezli olduğu bilinmektedir. Asya kökenli güvercin ırklarının bir çoğu gibi bu ırkın da sonradan Avrupa’ya gönderilmiş olduğu bir gerçektir. Ünlü gezgin Marco Polo, 13. yüz yılda bu olaya tanıklık edenler arasındadır. Daha sonradan ipek yolu rotası boyunca özellikle 16. yüz yılda çeşitli güvercin ırklarının Avrupa’ya taşındığını bilinmektedir. Güvercinlere olan merakları ile bilinen Moğol hükümdarlarının bu konuda önemli rol oynadıkları bilinen bir gerçektir. Tip ırkının da bu hükümdarlar aracılığı ile ilk kez İngiltere’ye gönderilmiş olduğu düşünülmektedir.

İngiltere’de Manchester kentinin güneyinde yer alan ve küçük bir kasaba olan Macclesfield’de bu güvercinlerin eski dönemlerden beri var oldukları bilinmektedir. 1875 yılında Cumulet ve bazı taklacı türlerin melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir ırktır. Tip ırkı güvercinler, eski dönemlerde ipek üretimi ile tanılan bu kasabadan diğer komşu illere de yayılmıştır. Özellikle Sheffield’da yaygınlaşmışlardır. Bu nedenle Sheffield ve Macclesfield Tipplerleri bilinen iki ünlü Tippler türüdür. 1930 yıllarda var olduğu bilinen Sheffield hayvan pazarında Tippler yetiştiricileri toplanmaktaydılar. Bu hayvan pazarı 1939 yılından sonra II. Dünya savaşının başlaması ile birlikte ortadan kalkmıştır. Sheffield’da “Macs” adı ile anılan Macclesfield Tipplerleri, daha iyi gece uçuş özellikleri kazanabilmeleri için farklı güvercin ırkları ile kırılarak geliştirilmişlerdir. Bu kırılmalar sonucu gösteri ve yarış kuşları olarak farklı uçuş özellikleri bulunan tippler çeşitleri geliştirilmişlerdir. Bugün bilinen tipplerler bu kırılmalar sonucu elde edilmişlerdir.

Tip ırkı güvercinler birer performans kuşudurlar. Uzun süreli ve yüksek uçmalarının yanı sıra gece de uçuşlarına devam etmeleri en karakteristik özellikleridir. Bu güvercinler nokta yükseklikte 10–15 saat arasında çok rahat uçuşlarını sürdürebilmektedirler. Hava karardıktan sonra da en az 2 saat kadar uçuşlarına devam ettikleri bilinmektedir. Her zaman yuvalarına geri dönme özellikleri, akıllı davranışları, yuvasına çabuk alışması ve enerjik görünümleri ile sempatik ve cana yakındırlar. Uzun uçucu olmaları nedeni ile uçuş için sabahın erken saatlerinde salıverilirler.

Sabah 0.6 saatleri uçuş için uygundur. Daha geç saatlerde uçurulduklarında geri gelebilmeleri zorlaşmaktadır. Uçuş sırasında hava koşullarının iyi olmasına dikkat edilmelidir. Her zaman aç olarak uçurulurlar. Ancak uçuştan 2 saat öncesinde sabah 0.4 saatlerinde su içmeleri sağlanır. Çünkü bu kuşlar uçtuktan sonra yere sadece susadıkları için inerler. Yuvalarına geri geldikten sonra akşamüzeri günde bir kez olmak üzere yemlenirler. Verilen yem karışımları içersinde suyu emen taneler olmamasına dikkat edilir. İdeal uçuş grubu 5–7 kuştan oluşmaktadır. Ülkemizde tip yetiştiricileri daha çok kelebek ve dönek gibi dalıcı dönücü ırkları daha yükseltebilmek amacıyla tipler ile birlikte uçurma amacıyla bu ırka eğilim göstermektedirler.

Uçuş sezonu öncesinde en az 3 ay dinlenmeye alınırlar ve uçurulmazlar. Hatta bu süre içinde kanat telekleri çekilerek yeni tüy gelmesi sağlanır. Bu süre içinde mineral ile vitamin takviyeleri ile çok iyi beslenirler. Bakımları ve yetiştirilmeleri aynı posta güvercinlerinde olduğu gibi özen ve sabır gerektirir.

Fiziki yapı olarak orta büyüklükte kuşlardır. Baştan kuyruğa doğru gidildiğinde incelen bir yapı gösterirler. Başları yuvarlak ve düzgündür. Boyunları orta uzunlukta ve kalınlıktadır. Gaga hafif ince ve orta uzunluktadır. Uzun gaga istenmeyen bir durumdur. Gaga rengi genellikle siyahtır. Ancak bazı renklerde kemik rengi gaga da kabul edilmektedir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kuyruk 12 telekten oluşur. Dar ve düz bir yapıda olan kuyruk biraz uzun görünümlüdür. Gözler inci göz tabir edilen şekilde açık renkli ve parlak olmalıdır. Çok belirgin olmayan göz çevresi halkası gri renklidir. Kısa ve kuvvetli olan bacaklar koyu kırmızı renkte olmalıdırlar. Ayaklarda paça bulunmaz. Ülkemizde bazı Tip ırkı güvercinlerin paçalı oldukları bilinmektedir. Bunlar paçalı bazı ırklarla kırılma sonucu geliştirilmişlerdir. Ayak tırnakları genellikle siyah renk olur ancak bazı renklerinde kemik renk tırnak bulunabilir. Tip ırkında bir çok renk çeşidi vardır. Şeritli ve şeritsiz olanları bulunur. Beyaz renk üzerinde genellikle farklı renkli tonlarda benekli bir yapıya sahiptirler.
Şahane Hayvan Resimleri ( Süper ! çekimler )







Lüt kaplumbağaları 3-4 yılda 7 bin km gidiyor

Soyu tükenmekte olan dev Lüt kaplumbağalarının 3-4 yılda 7 bin kilometre yol kat edebildiği ortaya çıktı.


Bilim adamları 14 yıl boyunca Kosta Rika’nın kuzeyindeki plajlarına gelen 46 dişi kaplumbağayı uydu aracılığıyla izledi. Araştırmacılar, bu kaplumbağaların ekim-martta Kosta Rika kıyısındaki 3 plajda yumurtladığını, daha sonra 500 gün yüzerek Galapagos adalarına ulaştığını, burada da bir süre beslenmek için kaldığını gördü.

Kaplumbağaların, yeniden yumurtlamak için Kosta Rika plajlarına dönmeden önce Güney Amerika’da bazı bölgelerini gezdiği de belirlendi.

ABD, Kosta Rika ve Fransa’daki 8 üniversite, enstitü ve merkezden bilim adamlarının katıldığı araştırmaya imza atanlardan Biyolog Rotney Piedra, La Nacion dergisine yaptığı açıklamada, Pasifik’teki rotalarını gösteren araştırmanın bu kaplumbağaların korunması için hayati önem taşıdığını belirtti.

Deniz yolculuklarının saptanmasına rağmen, son 20 yılda soyu yüzde 90 azalan bu hayvanların davranışları konusu halen karanlık.

1,3-1,70 metre büyüklüğündeki bu kaplumbağaların kiloları 500’e kadar ulaşabiliyor.






Olive ridleys nesting in Costa Rica
Photo credit: U.S. Fish and Wildlife Service

Leopara annelik yapan şempanze

Bu şempanze leopara annelik yapıyor



Güney Carolina'da, Anjana isminde bir şempanze henüz yeni doğmuş bir leopara annelik yapıyor.

Güney Carolina'da nesli tükenmekte olan ve nadir bulunan hayvan türleri için kurulan enstitüde (The Institute of Greatly Endangered and Rare Species) bulunan Anjana isminde bir şempanze henüz yeni doğmuş bir leopara annelik yapıyor.
Şempanze Anjana yavru leoparı hiç sakınmadan besliyor, sarılıp kucaklıyor ve onu takip edip, gözlemliyor.
Kimi zaman yavru leopar yaramazlıklarıyla şempanzeye zorluk çıkarmaya çalışsa da, Anjana kontrolü elinde tutuyor.
Enstitüde bulunan yetkili Dr.Bhagavan Antle yaptğı açıklamada şempanzelerin iyi bir öğrenme ve taklit yeteneğine sahip olduklarını, gerektiğinde koruyucu bir ebeveynlik üstlendiğini belirtti.
Anjana'nın şimdiye kadar iki beyaz kaplanın, bir leoparın ve dört aslanın büyümesine yardımcı olduğu belirtildi.

Optik Kurallarını Bilen Kelebekler

OPTİK KURALLARINI BİLEN KELEBEKLER ?

Fizikçilerin optikte kullandıkları üç temel kural vardır. Bunlar sırasıyla şöyledir: 1) Bir yüzey, üzerine gelen güneş ışınlanın yüzeyle yaptığı açı 90 dereceye yaklaştıkça ısınır. 2) Aynı açıda güneş ışını alan iki yüzeyden koyu renkli olanı daha çok ısınır. 3) Yansıtıcı bir yüzey, üzerine gelen ışını normali (yüzey ile 90 derece yaptığı var sayılan dikme) ile kaç derece yapıyorsa o açıyla yansıtır




Size, bugün pek çok kişinin bilmediği ya da farkında olmadığı bu kuralları bilen kelebekler

Maymunlar hesap Yapabiliyor

Maymunlar hesap da Yapıyor



Maymunların kafadan toplama işlemi yapabildiği anlaşıldı.

ABD'deki Duke üniversitesinden araştırmacılar, sayıları zihnen karşılaştırabilme yeteneğine sahip oldukları zaten bilinen maymunların, kafadan aritmetik işlemi yapabilme yeteneğine de sahip olduklarını tespit etti.

Mavi balina neyi yutabilir, neyi yutamaz



Oldukça ilginç bir biçimde, bir mavi balinanın boğazı onun göbek deliğiyle (küçük bir yemek tabağı boyutunda) hemen hemen aynı çapa sahipken, kulak zarından (daha çok büyük bir yemek tabağı boyutunda) biraz daha küçüktür.

Mavi balinalar yılın sekiz ayı neredeyse hiçbir şey yemezler ama yaz aylarında neredeyse sürekli beslenerek günde 3 ton yemek yerler. Biyoloji derslerinden de hatırlayabileceğiniz gibi bu balinaların besinleri kril adlı küçük, pembe, karides benzeri kabuklu hayvanlardan oluşur; bu balina için bir ziyafettir. Kriller 100 bin tonun üzerinde bir ağırlığa sahip büyük yığınlar halinde balinanın önüne gelir.

Kril kelimesi Norveççedir. Flemenkçe kriel kelimesinden (yavru balık anlamına gelir ama günümüzde bücür ve önemsiz kişiler anlamında da kullanılır) gelir.

Soğuk günlerde süt tüketin!





Uzmanlar, vücut direncinin azaldığı soğuk günlerde çocukların günde 1 bardak, yetişkinlerin ise 2 bardak ılık süt içmeleri halinde bir çok hastalıktan korunacağını belirtiyor.

Sütün organizmanın büyüme ve gelişimi için gerekli olan besin öğelerinin tamamına yakınını içerdiğini belirten uzman Dr. Hüsnü Yeşil, sütün sayılmayacak kadar faydaları olduğunu dile getiriyor. Yeşil, Hacettepe Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre bir bardak sütün 5 -6 yaşındaki bir çocuğun günlük besin ihtiyacının yarısını karşıladığını kaydediyor. Bir bardak sütte B12 vitamininin yüzde 98'ini, fosforun yüzde 55'ini, kalsiyumun yüzde 52'sini, B2 vitamininin yüzde 44'ünü karşıladığını kaydeden Yeşil, "Bu çok değerli besinden çocuklarımızı mahrum etmemeliyiz. Yaz aylarında çocuklar dondurma gibi besinlerle sütten faydalanıyor.

Hormonlu gıdaları nasıl tanıyabiliriz?

İşte meyve ve sebzelerin hormonlu olduğunu anlamak için bazı ipuçları...
Domates: İçi çok sulu, boş ve çekirdeksizse... 
Kabak: Şekli bozuk ve çekirdeksizse...  
Patlıcan: İçi süngerimsi ve çekirdeksizse...  
Biber: Aşırı iri, çekirdek evi boş ve etli kısımları sertse...  
Patates: Şekilsiz, yumruları yapışık ve içi karaysa...
Karpuz: Çekirdek yerleri boşsa...

“Fit” Yiyecekler


Hindi Göğsü
Derisiz alacağınız hindi göğsü harika bir protein deposudur. Hindi göğsü, kas geliştirenler ve irileşmek isteyenler için en faydalı yiyeceklerden biridir. Her 30 gr hindi göğsünün 7 gramı proteindir.
Hindi göğsü yalnızca kas geliştirenlere yaramıyor. Hindi eti, B vitaminleri açısından oldukça zengindir. Bunun yanında sperm üretimini destekleyen çinko ve kansere karşı etkili olan selenyum maddelerini içerir. Hindi eti mükemmel bir amino asit kaynağıdır. Hemen hemen hiç doymuş yağ içermez. Bu kadar yararlı olan hindi eti aynı zamanda hazırlaması çok kolay olduğu için sürekli tüketim için uygun bir adaydır.

“Fit” Yiyecekler

Zeytin Yağı

Kırmızı pancar ile güçlenin

Anavatanı Akdeniz olan kırmızı pancarın, içerdiği vitamin ve mineraller bakımından adeta bir enerji deposu olduğu bildirildi.


Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Diyetisyenlerinden Özgen Arı, ıspanakgiller ailesinden olan kırmızı pancarın, bünyesinde barındırdığı özellikleri ve vücuda sağladığı faydaları ile adeta mucize bir sebze olduğunu söyledi.
Kırmızı pancarın toprak içindeki yumrularının kırmızı renkte olduğunu belirten Arı, ''Meyve ve sebzelerdeki kırmızı renk, bu bitkinin antioksidan özellik taşıdığını gösterir. Antioksidan da güç, sağlık demektir. Kırmızı pancara rengini veren pigmentler kansere karşı savaşta etkili bir sebze olmasını sağlıyor'' dedi.

Portakal: Bildiğinizden Fazlası



Portakal: Bildiğinizden Fazlası
Portakal, sizi yalnızca gripten korumakla kalmıyor. Portakal yiyerek kalp atım ritminizi stabil bir hale getirebileceğinizi biliyor muydunuz?
Portakal kalp dostu bir meyvedir. Portakalın kalbe olan katkısı içinde ve kabuğunda bulunan 2 maddeden gelir. Bunlar, turunçgillerde bulunan glikozitler olan hesperidin ve naringin maddeleridir. Araştırmalara göre hesperidin ve naringin maddeleri iyi kolesterolu yükseltip pıhtılaşmayı önleyerek kalp rahatsızlığı ve felç riskini azaltıyor. İlerde kalp rahatsızlıkları ve felç tehlikesi yaşamak istemiyorsanız, portakal yemek için bir nedeniniz daha oldu.


Portakal: Bildiğinizden Fazlası

Vardiyalı Çalışanlar İçin Beslenme Önerileri

Vardiyalı Çalışanlar İçin Beslenme Önerileri


Vardiyalı çalışanların nasıl beslenmesi gerektiğini ve neler yapabileceği hakkında önerileri bu yazıda bulabilirsiniz.



Hiç düşündünüz mü? Acaba insan sağlığı ve güvenliği için vardiyalı olarak çalışan polis memuru, itfaiyeci, sağlık personeli vb ne kadar sağlıklı besleniyor, neler tüketiyor… Herkes sıcacık yuvasında, ailesi ve sevdikleriyle birlikte yemek yerken, vardiyalı çalışmayı gerektiren meslek gruplarına mensup çalışanlar mesai arkadaşları ile nerede ve kim bilir neler tüketiyor? İşte bu makale ile vardiyalı olarak çalışanlara yönelik beslenme önerileri sunulmakta.
Genelde 3 ana, bazen ilave olarak 1 – 2 de ara öğünde tüketilen besinler, beslenme düzeninin tamamen değiştiği vardiyalı çalışma durumunda 2 öğüne sıkıştırılmaktadır. İşin en kötü tarafı; beslenmenin açlığı bastırmak, karın doyurmak hatta canın istediği besinleri tüketmek şeklinde görülmesidir. Halbuki vücudun ihtiyaç duyduğu 50’ye yakın türde besin öğesi vardır ve bunların sağlıklı besinler ile belirli oranlarda vücuda alınması gerekmektedir. O nedenle hangi koşulda olunursa olunsun her zaman için sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir.

Egzersiz sonrası yiyecekleriniz Naturel olmalı

Egzersiz sonrası neler yemeliyim

Egzersiz sonrası neler yenmeli?
Bu zaman diliminde yediğiniz yemeğin kaslarınızı geliştirmek ve enerji kaynaklarını tekrar doldurmak için çok önemli olduğunu belirten araştırmacılar, CNN.com’da yer alan haberde altın saatte neler yenmesi gerektiğini söylüyorlar.
Günün hangi saati egzersiz yaptığınız önemli değil, esas olan kaslarınızın iyileşmesine yardımcı olan protein ile enerji depolarınızı yeniden doldurmak için karbonhidratların birlikte alınmasıdır. En iyi sonuç için egzersizden sonra yarım saat ya da bir saat sonra yemek yenilmeli. Bu süre boyunca, enzim aktivitesindeki artış vücudu enerji için glukoz depolamaya daha elverişli hale getiriyor ve yorgun kaslarda protein yapıyor.
Evde toparlanma içecekleri
Muz, süt ve yoğurt karışımı hareketli sporlar için iyi bir toparlanma içeceğidir. Süt ve yoğurt gibi süt ürünleri hem protein hem de karbonhidrat sağlayarak iki görevi birden yerine getiriyor. Muz potasyum ve magnezyumla doludur ve sağlıklı kas fonksiyonu için güçlü bir elektrolittir. Bu yumuşak gıdayı kahvaltıda yedikten sonra sabah sporu yapabilirsiniz ya da sporunuz bittikten sonra küçük bir öğleden sonra yemeği olarak yiyebilirsiniz.
Protein dolu sandviç
Egzersizden sonra bir sandviç iyi gelir. Domates, tazelik ve C vitamini desteği sağlar. Lif içeriğini artırmak için yüzde 100 tam tahıllı ekmek kullanabilirsiniz. Izgarada pişirip öğle yemeğinde de yiyebilirsiniz. Fazla proteinli bir yemek için pideye tavuk ve sebzeler ekleyin.
Tahıllı mısır gevreği
Egzersizden yarım saat sonra yemek yemek her zaman kolay olmuyor. Tahıllı mısır gevreği, harika bir atıştırmalıktır. Yulaf, bal, portakal suyu ve keten tohumu protein, karbonhidrat ve bazı sağlıklı yağlar sağlıyor. Fındık, fıstık ve kurutulmuş meyve ise kırmızı kan hücreleri için gerekli demir ihtiyacını karşılıyor.

Güçlü kahvaltı

Bitki Koruma Ürünleri Uygulama Belgesi zorunlu olacak

Bitki koruma ürünleri yönetmeliğinde değişiklik

Bitkisel üretim yapılan alanlarda, bitki koruma ürünü uygulamalarının, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından Bitki Koruma Ürünleri Uygulama Belgesi almış olan yetkili kişiler tarafından yapılması zorunlu olacak.
Bitki ve bitkisel ürünlerin yetiştirildikleri ve muhafaza edildikleri ortamlarda zararlı organizmalara karşı kullanılacak bitki koruma ürünlerinin kullanılmasında çevrenin, bitkilerin ve hayvanların korunmasıyla ilgili usul ve esaslar belirlendi.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, Bitki Koruma Ürünlerinin Uygulama Usul ve Esaslarına Dair Yönetmeliği, Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yönetmelik, bitki koruma ürünlerini kullanan kişilerin eğitimi, belgelendirilmesi, yetki ve sorumluluklarının belirlenmesi, denetimi gibi usul ve esasları kapsıyor.
Buna göre, bitki koruma ürünü uygulamasını profesyonel kullanıcılar ile bitkisel üretim yapan kişiler yapabilecek. Bitkisel üretim yapılan alanlarda, bitki koruma ürünü uygulamalarının, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından Bitki Koruma Ürünleri Uygulama Belgesi almış olan yetkili kişiler tarafından yapılması zorunlu olacak.
Bitki Koruma Ürünleri Uygulama Belgesi almak isteyen kişiler, belirtilen belgelerle bulundukları il veya ilçe müdürlüğüne müracaat edecek.
Zirai mücadele amaçlı yapılacak bitki koruma ürünü uygulamalarında Bakanlıktan ruhsat almış bitki koruma ürünlerinin, uygulama dozu ve zamanı ile teknik talimatlarda belirtilen tavsiyelerine ya da Bakanlık tarafından hazırlanan düzenlemelere uygun kullanılması zorunlu olacak.
Bitki koruma ürünleri daima orijinal ambalajlarında bulundurulacak. Sürüklenmeye sebep olacak derecede rüzgarlı havalarda, öğle sıcağında ve yağışlı havalarda bitki koruma ürünleri uygulaması yapılmayacak.

18 Mart 2011 Cuma

Karıncaları 'zombileştiren' sinekler

Güney Amerika'da üremek için yöntem geliştiren phoridea türü dişi sineklerin, ateş karıncalarının içine bıraktığı yumurtayla bu hayvanı önce "zombi"ye çevirdiği, daha sonra da öldürdüğü ortaya çıktı.
İtalyan la Repubblica gazetesinde çıkan habere göre, bu ilginç sinek türü, üzerine konduğu karıncaya iğneye benzer ince bir apendiks yardımıyla yumurtasını bırakıyor. Daha sonra yumurta larvaya dönüşerek karıncanın başına doğru ilerliyor; burada karıncanın beyniyle beslenerek haftalar boyunca yaşamını sürdürüyor ve bu nedenle bir "zombi"ye dönüşen karıncanın, diğer ateş karıncalarının saldırısına uğramasını engellemek için hayvanın kolonisinden 50 metre kadar uzaklaşmasını sağlıyor.

17 Mart 2011 Perşembe

Süt Nedir, Süt ve Süt Ürünleri Hakkında Bilgi

İnsanlar için iyi bir besin kaynağıdır. Yenidoğan ve ilk 4-6 aylık bir bebeğin tüm ihtiyaçları anne sütü tarafından karşılanabilir. İnsanlar diğer memeli hayvan sütlerinden de faydalanırlar. Bol ve ucuz olması nedeniyle inek ve daha sonra koyun sütleri piyasada satılmaktadır.

Doğumdan sonra salgılanan ilk haftalardaki süte "kolostrum" denir. Kazein miktarı fazladır. 4-5 gün sonra normal süte dönüşür. Ortalama %87.3'ü su, %3.5'yağ, %3.4'ü (2.7g) protein, %0.7 kül bulunur. İlk gelen süt mutlaka bebeğe verilmelidir. Bebeği hastalıklardan korur. Bebeğin bir nevi ilk aşısıdır. Kolostrumdan sonra gelen normal anne sütünde özellikle protein kapsamı %1-1.5 grama kadar düşer.

Süt proteinleri; kazein, laktoglobulin, laktoalbümindir. Süt yağı çoğunlukla doymuş yağ asitlerini içerir. Ancak anne sütünün kapsamı inek sütünden farklıdır. Yağ içinde erimiş olarak vitaminler ve mineraller vardır. Sütte en çok kalsiyum ve fosfor bulunur. Demir en az bulunan madendir. Ancak anne sütündeki demirin emilimi yüksektir. Süt karbonhidratı bir çift şeker olan laktozdur. Fazla kaynatılan sütün şekeri ve proteini birleşerek bir kompleks (aminoşeker) oluşturur. Bu tepkimeye Maylard (Maillard) olayı denir. Bu durumda da sütün besin değeri azalmaktadır.

Süt ve Süt Ürünlerinin Faydaları ve Yararları

Anne sütü tek başına bir bebeğin gereksinimini karşılayan tek gıdadır. Bu durumda sütün besin olarak ne kadar değerli olduğunun bir kanıtıdır. Ancak bazı kişilerde bebeklikten sonra sütün sindirilmesi zorlaşmaktadır. Bu kişiler sütü genellikle bir bardaktan fazla içtiklerinde gaz, yumuşak dışkılama ve hazımsızlık çekmektedirler. Bunun yanında ülkemizde bazı bölgelerde sütün sağlıklı olarak evimize kadar gelmesi sınırlıdır. Bu nedenle doğrudan süt tüketimi yurdumuzda düşüktür. Buna karşın, özellikle yoğurt ve beyaz peynir tüketimi yüksektir. Bu açıdan süt yerine süt ürünlerinin tüketilmesi öğütlenebilir. Yoğurtta laktoz oranı %20 kadar azalmaktadır.

Sütün Kaynatılması: Süt Kaynatma, Sütleri evde kaynatarak içindeki mikroplar öldürülür. Kaynatırken üstünde oluşan kaymak nedeniyle bir taşımlık kaynatma ile içindeki mikropların tümü ölmez.
Bu nedenle karıştırarak kaynatmalıdır. Kaynama işlemi 5 dakika kadar sürmeli, 10 dakikayı aşmamalıdır. Fazla kaynayan sütlerde sütteki şeker ve protein birleşerek sindirim işlemi zor bileşik şekline dönüşmektedir. Kısaca sütün besin değerliliği düşmektedir, azalmaktadır.

Yumurta Nedir, Yumurtanın Faydaları, Yumurta Alerjisi

Yumurtanın kabuk, beyaz ve sarı renkli kısımları vardır. Yumurtanın beyaz ve sarı kısımlarının bileşimleri farklıdır. Örneğin yumurta beyazında demir ve kolesterol yoktur. Yumurta proteinlerinin kalitesi yüksektir. Örnek protein kabul edilirler. Bir yumurta proteini 1 büyük su bardağı sütteki proteine eşdeğerdedir.

Ancak bayat yumurta yemek sakıncalıdır. Tavukların dışkısında mikrop bulunma olasılığı yüksek olduğundan dolayı yumurtanın kabuğu temiz olanları seçilmelidir. Çünkü yumurtanın kabuğu geçirgendir. Bu nedenle

Etler, Et Türleri, Et Ürünleri Hakkında Bilgiler

Sığır, koyun, kümes ve av ve deniz hayvanlarının yenilebilen kısımlarına "et" olarak tanımlarız. Etler, kas (adale) hücrelerinin sıralanıp bağ dokusu ile birleşmesinden meydana gelir. Et, besinler içinde en kıymetli olanlardandır. Protein, yağ, su az miktarda hayvansal karbonhidrat (glikojen) ve madensel tuzları ihtiva ederler. Etteki bağ dokusu az ise etler yumuşaktır. Nitekim zayıf yapıdaki hayvanların etleri serttir. Genç hayvan etleri yumuşaktır. Et kırmızı renkli olmalı, soluk pembe olmamalıdır. Bekleyen etlerde oluşan kötü koku ve renk değişiklikleri bizlere uyarıcı olmalıdır.
Etlerin pişirilmeleri sindirim kolaylığı ve içindeki zararlıları öldürmek içindir. Ancak fazla pişirme nedeniyle besin değerinde kayıplar oluşmaktadır. Et kömürleştiğinde de besin değeri kalmaz. Etin suyu atıldığında erimiş madenler ve vitaminler besinden uzaklaştırılmış olur. Bu nedenle, etlerin çeşidine göre pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Pişirme yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz.

Kuru ısıda pişirme: Bağlantı dokuları az olan etlere (bonfile, biftek) uygulanır. Örneğin; ızgara yapmak

Suda pişirme, söğüş yapma: Bağlantı dokuları çok olan etlere uygulanır. Çok veya az su katılabilir. Yemeğin suyu kaşıkla tüketilmelidir.

Nemli ısı da pişirme: Bağlantı dokuları çok olan etlere uygulanır. Çok veya az su koyulabilir. Kavurma gibi kapalı pişirilir. Şeffaf, ısıya dayanıklı torbalara susuz olarak konularak et, tavuk bu yöntemle de pişirilebilir.

Kuru Baklagiller, Kurubaklagiller Nelerdir

Kuru Baklagiller, Kurubaklagiller Nelerdir

Kuru baklagiller, bitkilerin olgunlaşmış tohumlardır. Başlıcaları; nohut, fasulye, bezelye, mercimek ve börülcedir. Köklerinde havanın azotunu biriktirme özellikleri vardır. Bu nedenle toprağı zenginleştirirler. Bileşimleri esas olarak karbonhidrat ve proteindir. Kapsadıkları yağlar, genellikle doymamış yağ asidini içerir. Soya fasulyesi en yağlı baklagildir. Besinde et, yumurta gibi gıdaların bulunmadığı zaman iyi protein kaynağıdır. Ancak protein kaynağı yumurtaya göre %40-60 düşüktür. Tahıllar ile karıştırılıp pişirilirse protein oranı yönünden denge sağlanır. Kıyma ve yumurta katıldığında, kurubaklagillerden yapılan gıdalar zenginleştirilmiş olmaktadır. Az kapsadıkları veya kapsamadıkları aminoasitier bu şekilde temin edilmiş olmaktadır. Kuru baklagil; B vitaminleri, kalsiyum ve demir yönünden zengindir.

Yiyecek olarak hazırlanmasında dikkat edilecekler:

Kuru baklagiller tüketilirken nelere dikkat edilmelidir?

Kuru baklagiller, sindiriminin kolaylaşması için uygun şekilde pişirilmelidir. Kurubaklagillerin pişirme aşamaları şu şekilde olmalıdır. 1. Islatma: Oda ısısındaki suda 8-24 saat ıslatılır.Gaz yapıcı maddeler ıslatma suyuna geçer. Islatma suyu dökülebilir.
2. Dış zarlarının çıkarılması: Sindirim sistemi bozukluğu olanlarda ve bebek beslenmesinde yararlı olabilir. Bu durumlar dışında dış kabuğun ayrılmasına gerek yoktur.
3. Pişirme: İyi pişirme sindiriminin kolaylaşması açısından önemlidir. Pişme suyu atılırsa B vitaminleri ve mineraller kayba uğrar. Bu nedenle pişirme suları kesinlikle dökülmemelidir. Kuru baklagiller posa içeriklerinin yüksek yağ içeriklerinin düşük olması nedeni ile özellikle kalpdamar ve diyabet hastalarının diyetinde sıklıkla yer almalıdır. Protein kalitesini artırmak için tahıllarla birlikte tüketilmelidir. Bileşimindeki minerallerin yararlılığı açısından C vitamininden zengin besinlerle birlikte tüketilmelidir.

Besinler Hakkında Bilgiler, Besin Zinciri, Besin Kaynakları

Tüm canlı organizmaların, yaşamlarını devam ettirebilmek, büyümek, gelişmek ve üremek için enerjiye mutlak gereksinimleri vardır. Bunları aldıkları besin öğeleri ile sağlamaktadırlar.

Besin öğelerini yeterince alabilmek için çok çeşitli besin kaynaklarından yararlanmamız gerekmektedir. Bu nedenle yeterli ve dengeli olmak koşuluyla, ne kadar çok çeşitli gıda alınacak olursa vücudumuz için o kadar yarar sağlanacaktır. Beslenmek için aldığımız yiyecekler içerdikleri karbonhidrat, protein, yağ (lipid), vitamin, mineral ve kapsadıkları su oranları bakımından farklıdırlar. Tüm bu faktörler yanında içerik bakımından aynı olsa bile, görünüşleri, lezzetleri ayrıcalık göstermektedir. Örneğin; elmanın, golden, amasya gibi birçok değişik tipleri vardır. Bu farklılıklar, kişilerin beğenisi ve tüketimi açısından önemlidir. Bir bebeğe bile lezzet olarak hoşlanmadığı fakat besin değeri olarak çok yüksek bir gıdayı verebilmek mümkün değildir.

15 Mart 2011 Salı

Naturel Nar suyundaki mucize

Kaliforniya Üniversitesi’nden araştırmacılara göre, nar suyundaki bileşikler hem kanser hücrelerinin ilerlemesine engel oluyor hem de prostat kanserinin metastazına neden olan bir kimyasalın etkisini azaltıyor.

Prostat kanseri erkeklerde ölüme neden olan ikinci kanser türü olarak biliniyor. Eğer ameliyat sonrasında kanser tekrar ortaya çıkarsa erkeklik hormonu olan testesteronun seviyesi azaltılmaya çalışılıyor. Çünkü kanserli hücreler yayılmak için bu hormona ihtiyaç duyuyor.
Ancak zaman içerisinde kanser, hormonu baskı altına alan bu tedaviye karşı bir yol keşfediyor ve tekrar yayılmaya başlıyor.

Hücrelerinizi serbest radikallerin etkilerine karşı koruyan antioksidanlar

Hücrelerinizi serbest radikallerin etkilerine karşı koruyan antioksidanlar sağlığınız için oldukça önemlidir.

Serbest radikaller ise kirli hava, sigara dumanı, güneş ışınları, petrokimya ürünleri, bazı ilaçlar, bozulmuş gıdalar ve bazı yiyeceklerde bulunan bileşiklerdir. Bunlar nefes aldığımızda, yemek yediğimizde bile vücudumuza giriyorlar ve sağlığımızı bozuyorlar. Hücrelere zarar veren serbest radikaller kalp hastalığı, kanser ve diğer ciddi hastalıklarda önemli rol oynuyorlar. Araştırmalar antioksidan bakımından zengin gıdalar ile beslenmenin kanser, kardiyovasküler hastalık, Parkinson's ve Alzheimer's gibi hastalıkların riskini düşürdüğünü gösterdi.
Antioksidan bakımından zengin olan gıdalar liflidir, bunların doymuş yağ oranı ve kolesterolü düşüktür, ayrıca iyi birer vitamin ve mineral kaynağıdır. Peki bol miktarda antioksidan içeren gıdalar hangileridir?
Kırmızı meyveler: Bu meyvelerde bol miktarda antioksidan bulunuyor. Yaban mersini, çilek, böğürtlen, ahududu, kızılcık gibi tüm berry (çilek) meyvesi türleri en fazla antioksidan içeren meyveler arasında yer alıyor.

9 Mart 2011 Çarşamba

Penguen ve Yavrusu, Anne Sevgisi, Penguins and Chicks

Penguen ve Yavrusu, Anne Sevgisi, penguins and chicks, yavru sevgisi, puppy love

Penguenler Penguen Yavruları ve Doğal Yaşam Ortamları

Penguenler Penguen Yavruları ve Doğal Yaşam Ortamları

Penguenler buzun veya karın üzerinde çok hızlı kayabilirler.







Antartika 'da uzun kutup gecesi, gunesin ufuktan yukselmesiyle biter ve alti ay surecek gunduz baslar.
* Cok gecmeden smokinlerini giymis penguen suruleri, kisa bacaklari uzerinde hoplayarak ilerlemeye baslar. Onlerinde yurumeleri gereken yuzlerce kilometre buzlu yol vardir.
* Ve onlar 1 adimda yalnizca 10 cm ilerleyebilir.
* Ama dakikada 120 adim atarlar.
PENGUEN ve POTANSİYEL ENERJİ - KİNETİK ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ
İmparator penguenlerinin kuluçkaya yattıkları dönem kutup kışına denk gelir. Erkek penguen yumurta üzerinde kuluçkadayken, dişisi doğacak olan yavrusu için besin bulmaya gider. Kuluçka yeri ile en yakın besin kaynağının arasındaki mesafe bazen 100 kilometreyi geçer. Anne penguen yavru yumurtadan çıkana kadar geçen 4 aylık süre içinde sürekli dolaşarak yavrusu için kursağında besin biriktirir. Anne yumurtadan çıkan yavruyu devraldığında, baba penguen uzun sürecek olan yürüyüşe çıkar.

Penguenler büyük gövdeli olmalarına karşın, yürüyüşlerini zorlaştıracak kadar küçük bacaklara sahiptir. Peki nasıl oluyorda buna rağmen kilometrelerce yürüyebilmektedirler?

Posa Nedir, Posalı Yiyecekler Nelerdir



Posa besinlerimizle aldığımız, ancak sindiremediğimiz, besin değeri olmayan kalıntılardır. Bunlar çoğunlukla bitki duvarı olan selülozdur. Ot, saman ve kağıt da kabaca selülozdan oluşmaktadırlar. Ancak barsaklarımızdaki mikroplar bunları parçalamaktadırlar. Özellikle geviş getiren hayvanların midelerinde bulunan mikroplar selülozu parçalayarak hayvanların otu besin olarak kullanmalarına olanak sağlar. Genel anlamda insanların mide ve ince barsaklarında bu tür özel mikroplar bulunmadığı için bizler selülozu sindiremeyiz.

Posalı Yiyecek Listesi;

Ne yediğimizi biliyor muyuz?

İnsanlar, tarıma başladığından beri yetiştirdileri bitki ve hayvanlara istedikleri özellikleri kazandırmaya çalışıyor. ’Yetiştirmek’, yapay bitkilerin özelliklerine müdahale ederek onları daha verimli hale sokmak olarak tanımlanıyor. Bir başka değişle bitkilere müdahale tarımın başlangıcından itibaren söz konusu. Ancak bu müdahale bitkilerin doğrudan genleri üzerinden olmamıştı. Bilimin gelişmesiyle 1980’lerden sonra bu da mümkün oldu.
Bu ay NTV Bilim’in de kapak konusu yaptığı genetiği değiştirilmiş gıdalar, ilk üretildikleri dönemden bu yana tartışmaların konusu oldu.



GDO NEDİR?
Bilimadamları 25 yıl önce, genleri DNA’dan ayırarak başka bir canlıya yerleştirebilceklerini keşfettiler.
Bir canlıdaki genetik özelliklerin kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) deniyor.
Şemanın animasyonlu halini görmek için tıklayın.

Özellikle 1980’lerden sonra bitki biyoteknolojisi alanında önemli gelişmeler sağlandı. İlk transgenik (genetiği değiştirilmiş) ürün olan, uzun raf ömrüne sahip Flavr Savr domaesi 1996 yılında raflardaki yerini aldı. Bunu, gen aktarılmış mısır, pamuk, kolza ve patates izledi.

GDO Nedir ?

Salatanıza doğradığınız domatesin, domates dışında genlere de sahip olabileceğini hiç düşündünüz mü? Örneğin balık genine... Sadece domates yediğinizi düşünürken, aslında balık geni aktarılmış, gen mühendisleri tarafından yaratılmış, yepyeni bir ürün tüketiyor olabilirsiniz.

Balık ve domates genleri arasındaki ilgiyi kuramadıysanız eğer, GDO yani genetiği değiştirilmiş organizmaların ne anlama geldiğini de bilmiyorsunuz demektir. Oysa GDO lu ürünler market raflarında ve mutfaklarımızdaki yerini çoktan almış durumda. Bugün dünyanın hemen her yerinde, GDO lara yönelik ciddi tartışmalar sürüyor. Yeşil devrim olarak da adlandırılan bu süreci savunan ABD gibi ülkeler, GDO ların dünya açlığını önlemenin tek yolu olduğunu savunuyor.
GDO lu ürünleri "frankeştayn gıda" olarak tanımlayan GDO ya karşıtları ise doğal yaşamın çok uluslu şirketlerce patent altına alınarak, güney ülkelerinin ve tarım nüfusunun sömürüye açık hale getirildiğini belirtiyorlar.


Dünyada Gıda katkı maddelerinin kullanımına nasıl izin verilir ?

DÜNYA'DA GIDA KATKI MADDELERİNİN KULLANIMINA NASIL İZİN VERİLİR?
Gıda katkı maddelerinin izin sürecinde tek hedef, kullanımda insan sağlığının korunmasıdır. Gıda katkı maddeleri insanların karşılaştığı kimyasallar içerisinde çok özel bir gruptur. İnsanlar bu maddelere doğuştan ölüme kadar kendi iradeleri dışında maruz kalabilmektedirler. Katkı maddelerini taşıyan gıdaları yüz milyonlarca kişinin tükettiği düşünüldüğünde, yapılan en ufak hatanın insan sağlığı ile ilgili büyük sorun yaratacağı açıktır. Bu özellik nedeni ile gıda katkı maddelerinin kullanım izni uluslararası ve ulusal sağlık otoritelerinin son derece yoğun ve dikkatli incelemesi sonucunda verilir. Bu süreçte günümüz bilim ve teknolojisinin verdiği imkanlar kullanılarak yoğun araştırmalar yapılır. Bu yönüyle gıda katkı maddeleri kullanımı

Sağlıklı ve Dinamik kalmak için zeytin tüketin

Zinde kalmak için zeytin tüketin

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Musa Özcan, içerisinde çok sayıda yararlı madde ile A, D, E ve K vitaminleri bulunan zeytinin tüketilmesi halinde, daha sağlıklı ve dinamik kalınabileceğini bildirdi.
 Prof. Dr. Özcan, sofraların baş tacı olan zeytinin hem katı hem de fonksiyonel bileşiklerinden dolayı bir sağlık kaynağı olduğunu belirtti. Zeytinin, içerdiği fonksiyonel yararlı maddelerin yanı sıra yağından dolayı A, D, E ve K vitaminleri açısından da çok zengin olduğunu ifade eden Özcan, kahvaltıların kaçınılmaz çeşnilerinden biri olan zeytinin özellikle yağının oleik asidinden dolayı adeta sağlık kaynağı olduğunu bildirdi.
Bu nedenle hiçbir zararı bulunmayan zeytinin sofralardan eksik edilmemesi gerektiğini vurgulayan Özcan, şunları kaydetti:
''Zeytinde, zeytin ve zeytinyağına has bir bileşik olan, acılık hissi veren oleuropein maddesi de bulunmaktadır. Zeytinde buruk, acı ve yakıcı tat hissinden sorumlu olan fenolik bileşikler, zeytinin duyusal özelliklerinin oluşmasına katkıda bulunuyor. Zeytinde oleuropein, tyrozol gibi çok sayıda fenolik bileşikler bulunur. Zeytinin içerdiği D vitamini kemiklerin gelişmesinde

Fındık, ceviz ve badem kalbi koruyor

Fındık, ceviz ve badem kalbi koruyor

Karedeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Biyokimya Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Fındık Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Asım Örem, haftada 1 kez düzenli fındık, ceviz ve badem tüketenlerde kalp damar hastalığı gelişme riskinin yüzde 8.3, haftada 4 kez tüketenlerde ise yüzde 35-40 azaldığını söyledi.
Trabzon- Prof. Dr. Örem, fındık, ceviz ve badem gibi ağaçta yetişen sert kabuklu meyvelerin insan sağlığına son derece olumlu etkilerinin olduğu belirtti. Bu ürünlerin sağlık açısından yararlarının belirlenmesi noktasında çok sayıda araştırma yapıldığını vurgulayan Örem, şunları söyledi:
''Bu konuda yapılan çalışmaların sonucu olarak, söz konusu ürünleri haftada 1 kez düzenli tüketenlerde kalp damar hastalığı gelişme riski yüzde 8.3, haftada 4 kez tüketenlerde ise yüzde 35-40 azalıyor. Ayrıca, bu ürünleri daha sık tüketenlerin az tüketenlere göre şeker hastalığı gelişme riski de düşüyor. Fındık, ceviz ve badem gibi meyvelerin tüketiminin günlük diyetimizin vazgeçilmez bir parçası olması gerekir.''
Ürünleri tüketim şeklinin de önemli olduğunu bildiren Örem, ürünlerin aperitif olarak, öğle ve akşam yemeklerinden 1.5-2 saat önce alınmasının iştahı azalttığını, bunun sonucu olarak da ana öğünlerin daha hafif geçtiğini ifade etti.

''Her üç üründen benzer oranda alınmalı"
Bu ürünlerin özellikle salata ve tatlı türleri ile karıştırılarak farklı lezzetler oluşturup hayat boyu tüketilmesinin