hakkında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hakkında etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Haziran 2011 Perşembe

Çiçekler Hakkında Sorular ve Tübitak Cevapları

Bazı çiçekler neden güzel kokar? (Mehmet Mert Köroğlu)

Bitkilerin büyük bir kısmı, üreyebilmeleri için böceklere, kuşlara ya da benzeri diğer canlılara gereksinim duyar. Bitkinin üreme organı olanda çiçek de bu nedenle göz alıcı renkler, çekici tatlar (balözü, nektar,vs.) ya da güzel kokulara sahip olarak, gereksinim duyduğu bu canlıları kendine çeker. Kokuların, renklerin ve tatların sıklıkla farklı ve çeşitli olmasının nedeni de, farklı tozlaştırıcı türlere davetiye çıkarabilmek. Örneğin,

20 Mart 2011 Pazar

Kangal - Kangallar Hakkında Herşey

Kangal Çoban Köpeği Tarihçesi


Kangal Köpeğinin tarihçesini araştırdığımızda en küçük bir belgeye rastlayamadık. Kangal köpeği hakkında çeşitli rivayetler söz konusudur. Bir rivayete göre M.Ö. Asurlular ve Babilliler zamanında türediği, aslan ve kaplan gibi vahşi hayvanlara karşı korunmak, savaşlarda yararlanmak amacıyla büyük bir özenle yetiştirildiği anlatılmaktadır. Bu köpeğin çok rahat bir şekilde aslanı mağlup ettiği söylenmektedir.
İkinci bir rivayete göre, Hint mihracesinin Osmanlı padişahına (Yavuz Sultan Selim veya 4. Murat’a) bir köpek hediye etmesiyle başlamaktadır. Sarayda bulunan ve aslanla boğuşan bu köpek aslanı öldürüyor. Böylece padişahın nazarında büyük bir ilgi görüyor. Osmanlı ordusu doğu seferine gelişinde Kangal Deliktaş dolaylarında köpeğin kaybolduğu ve bütün aramalara rağmen bulunamadığı, Kangaldaki köpeklerin bu köpeğin soyundan türediği rivayetler arasındadır.
17.Yüzyılda Evliya Çelebi Seyahatnamesinde aslan kadar kuvvetli olarak tarif ettiği bu köpeklerden bahsetmektedir. Osmanlı İmparatorluğu kurucularının bu köpeği beraberlerinde Anadolu’ya getirdikleri ve Osmanlının Avrupa’ya yayılmasıyla çoğu Avrupa Çoban Köpeğinin de bu ırktan türediği sanılmaktadır.
Osmanlı İmparatorluğu dönemi arşivlerinde, Kangal köpeklerinden bahsedilmekte pedigrili yetiştiriciliği yapıldığı bahsedilmektedir.

Güvercinler Hakkında Herşey

Güvercinler Hakkında Herşey

Azman



Azman,kısa gagalı uçucu ırkların içerisinde Denizli'de en yaygın ırktır. Bangoda görülen köşeli kafa yapısı,patlak ve dışa çıkık gözler Azman ırkında görülmez.Bangolara oranla daha uzun boylu, sivri uçlu kanat yapısına sahip ve uçucudurlar.
Kafa yapısı incelendiğinde başın öne doğru bombe yaptığı ve iki göz arasından gaga ucuna doğru bir üçgen oluşturduğu görülür.Gaga, bangolara oranla uzundur. Gözler normal büyüklüktedir ve her renkte görülebilmektedir. Dayanıklı bir bünyeye sahip azman ırkı çok iyi bakıcılık yapar.Uzun ömürlüdürler.

Uçuşları sırasında birbirlerine çok yakınlaşarak grup oluştururlar. Kümes üzerinden neredeyse hiç ayrılmazlar ve pırıltı gösterildiğinde hızla kanatlarını kapatarak dalarlar.Bu özellikleri sebebiyle dolapçı ve döneklere refakatçi olarak uçurulurlar.Gruplarda belli bir sayı standartı aranmaz. Yavru azmanlar tecrübeli gruplar içinde alıştırılmalıdır.Eğer birkaç yavru beraber uçurulursa saatler sürecek bir gezintiye razı olunması gerekecektir.

Nesli takip edilmiş yavruları uçurduysanız pek korkmanıza gerek yok, gezinti sonrası hiç yorulmamışçasına yuvaya döneceklerdir. Hemen her renkte görülebilen azmanların en beğenilen renk varyasyonu karakuyruklardır. Karakuyrukta kapak ( kuyruk altı beyaz tüyler ) olmamasına dikkat edilir.Ayrıca ciba ( kanat-kuyruk ) beğenilen ve aranan bir renktir. Denizli azmanlarında beyaz kuyruklu ciba bulunmaz.Kanat rengi neyse kuyruk renkleri de aynıdır.Son yıllarda değişik ırkların girişiyle beyaz kuyruklu cibalar da görülmeye başlanmıştır.Diğer beğenilen renkleri düz renkler,çiller ve çakallardır Denizli'de yetiştirilen azmanlarda tepe,paça ve tozluk görülmez. 


***


Ülkemizde Bağdat, Bağdadi, Bağdadiye ve Bağdatlı adları ile bilinen bu güvercin ırkı, Irak kökenlidir. Dünya da Bagdat, Baghdad, Bagdette gibi adlarla bilinmektedir. Günümüzde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde yetiştirilmektedir. Ancak sayıları azalmıştır. Korunması için önlemler alınması gerekmektedir.
Dünyada ve özellikle de Avrupa’da köken olarak bu ırktan kaynaklanan çeşitli tipte Bağdat güvercinleri bulunmaktadır. Bu güvercinlerle bizim yetiştirdiğimiz Bağdat güvercinleri arasında köken olarak kan benzerliğinin dışında belli bir benzerlik yoktur. Ülkemizde yetiştirilen Bağdat güvercinleri daha çok Suriye Bağdatlarına benzemektedir.

Bağdat güvercinlerini, bir yere yuva yaptıktan sonra, başka bir yere alıştırmak imkansız gibidir. Aradan 10 yıl geçse bile bıraktığınızda, ilk yuvasına geri döndüğü söylenmektedir. Bu özellikleri onları gerçekten de çok değer verilen bir güvercin haline getirmiştir. Ülkemizin batı bölgelerinde, Irak yöresinden ve Doğu bölgelerimizden getirilen güvercinlere genel olarak Bağdat adı verme gibi yanlış bir eğilim olmakla birlikte, Bağdat adı, gerek doğu ve güneydoğu, gerekse diğer bölgelerimizde ayrı ve kendine özgü özellikleri olan bu ırkı karakterize etmektedir. Bazen posta güvercinlerine Bağdat denildiği de olmaktadır. Bağdat güvercinleri eski dönemlerde posta güvercini olarak kullanılmış olmakla birlikte, bugün bildiğimiz posta güvercinleri ile ayrı ırkları temsil etmektedirler. Yöresel olarak “Posta Burunlu” ve “Homoma” gibi adları vardır.

Bağdat’ın Osmanlı devleti topraklarına katılması 1534 yılında Kanuni döneminde olmuştur. Daha sonra bir ara tekrar İranlıların eline geçen Bağdat, son olarak 1639 yılında 4. Murat devrinde yeniden alınmıştır. Hata 4. Murat Bağdat’ı almasının anısına İstanbul’da bugün Topkapı sarayı içinde bulunan ünlü Bağdat köşkünü yaptırmıştır. Bağdat güvercinlerinin Osmanlı dönemi öncesinden beri Irak’da yetiştirildiği bilinmektedir. Osmanlı döneminde de bu güvercinler bölgede yetiştirilmeye devam edilmiş ve geliştirilmişlerdir. Bu güvercinler, eski dönemlerde, tüm çevre bölgelerde değer verilen ve bilinen bir güvercin ırkıdır. Bir çok kaynakta adından bahsedilen bu güvercin ırkı için, dönemin en değer verilen ve en pahalı kuşu olduğunu söylemek sanırım yanlış olmaz. Daha çok haberleşme amaçlı kullanılan bir kuştur. Uzun uçması ve yuvasına bağlılığı onu, iyi bir posta güvercini haline getirmiştir. Oyunlu bir kuş değildir, takla atma gibi özellikleri bulunmaz. Anadolu’da eski devirlerde salma kuşu olarak kullanılmıştır. Salma kuşları, genel olarak belli bir uzaklığa götürülüp bırakılan ve yuvasına ne kadar kısa sürede dönerse o kadar değerli kabul edilen güvercinlerdir. Anadolu’da Osmanlı döneminden beri devam eden eski bir gelenek olan salma yarışlarında kullanılan güvercinler, genellikle bu ırkımızdır. Salma yarışları, farklı kuşçuların, kuşlarını belirlenen uzak bir noktadan aynı anda bırakmaları ile başlar. Kimin kuşu yuvasına daha önce dönerse o kuşçu yarışı kazanmış sayılır. Kuşların bırakıldıkları uzaklıklar, 50 – 100 km arasında değişmektedir. Evliya Çelebi Bursa’dan bırakılan Bağdat güvercinlerinin, İstanbul’a hemen ulaşabildiklerini söylemektedir. Bu güvercinler hakkındaki en eski bilgileri 1650’li yıllarda Bağdat’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’den almaktayız. Evliya Çelebi, bu güvercinlerden övgü ile uzun uzun bahsettikten sonra, Bağdat’ta bu güvercinlerin kökenini araştırarak bizlere çok değerli bilgiler aktarmaktadır. Bu bilgilere göre, Bağdat güvercinlerinin geçmişi oldukça eskilere kadar gitmektedir. Bağdat’ta bulunan “kuşlar kalesi” denilen kalenin içinde yer alan eski kilisedeki papazların, bu kuşları haberleşme amacı ile kullandıklarını, bu geleneğin onlardan sonra Bağdatlı tüccarlar tarafından devam ettirildiğini ve geliştirildiğini belirtmektedir. Bu kuşların o dönemde Mısır, Dimyat, İskenderiye, Cezayir, Tunus, Fas, Merakeş, Yembu, Cidde, Mekke ve Yemen’de beslendiğini gene Evliya Çelebi’den öğrenmekteyiz. Bu güvercinler o dönemde, Şam’a, Mısır’a, Halep’e, Hind ve Sind’e götürülüp sırtlarına kağıtlar bağlanıp bırakılıyorlar ve buralardan Bağdat’a geri geliyorlardı.

Bağdat güvercinleri, normal güvercinlere göre daha iri bir ırktır. Vücut ağırlıkları 500 - 600 gramdan aşağı olmaz. Bir kilo gelenleri de bulunmaktadır. Gaga uzun ve kalındır. Burun delikleri belirgindir. Burunun üzeri etli olur. Burun üzeri eti büyük olanlar daha tercih edilirler. Ayaklar paçasız olup büyük ve kırmızı renklidir. Ayak parmakları dikkati çekecek kadar uzundur. Göz rengi, turuncu veya kırmızı olup gözler büyüktür. Kırmızı göz rengi bu güvercinlerde makbuldür. Göz çevresi tüysüz, kırmızı ve kabarık etlidir. Boynu uzun ve aşağı doğru yay çizer vaziyette kartal görünüşlü bir güvercin ırkıdır. Bu güvercinler gerdanlı olurlar. Her rengi olmakla birlikte çoğunlukla siyahtır. Siyah üzerine dağılmış şekilde farklı renkleri üzerinde taşıyan tipleri yaygındır.
Günümüzde Anadolu’da eskisi kadar yaygın değildir. Hatta tükenmiştir denilebilir. Özellikle doğu ilerimizde ve güneydoğu Anadolu’da bulunabilen bir ırktır. Bu ırkımızın da nesli tehlike altındadır. Acilen korumaya alınıp geliştirilmesi gerekmektedir. 


***

Bango



Güvercin soylarından çok geniş kapsamlı bir türdür. Bu tür diğer güvercin türlerine göre daha ufak olmasıyla bilinir.Soyu, 8.yüzyılda Afrika'dan gelmektedir.
Vücudu ve renkleri bir harmoni oluşturarak mükemmel uyumlu bir görüntü oluşturur.Kafa büyük, vücut orantısına ve büyüklüğüne göre kısa kalın bir gaga yapısı vardır. Ağız geniş ve gaga toplu iğne başı görüntüsündedir. Gözler patlak, göz çerçevesi beyazdır. Göğsünde gül bulunur.Ayaklar çıplak ve kısadır. Bango ismi, Galeba ismi verilen martılara benzediği için verilmiştir. Almanya'da KRAUSENTAUBEN İngiltere'de CORTBECKS olarak isimlendirilmişlerdir.

RENKLER:

Kırmızı, siyah, mavi, sarı renkleri vardır. Vücutları beyaz, kanat ve kuyrukları renklidir.

UÇUŞ ÖZELLİKLERİ:

Bangolar uçuş özelliğinden çok, güzellikleri için beslenirler. Düz uçumlu olup, yüksek uçar ve kümesinden pırıltı verildiğinde hızla aşağıya dalarlar. Bu özelliğinden ötürü özellikle dönek besleyen kişiler, döneklerinin daha randımanlı dönebilmesi için mutlaka bir bango ile birlikte uçururlar. Bangolar yaklaşık, 1- 1,5 SAAT uçarlar. Kendi kümesinden kuş gösterildiğinde hemen dalışa geçer ama kesinlikle bir başkasının kümesine bu refleksi göstermez. Kolay kolay yakalanmazlar. Döneklerse tam tersine, aşağıdan verilen her pırıltıya reflekslidirler.Bangoları genelde ılıman iklimi olan bölgelerde beslemek daha doğrudur. soğuk bölgelerde hem sağlıklı üreyememekte, hemde sağlık problemleri ile sık sık karşılaşılmaktadır. Türkiye'de özellikle İstanbul ve İzmir'de beslenmekte olup, eskiden bir çok ilde beslenmekteydi.Aynı nesil Bulgaristan'da da beslenmekte olup, KABAK ismi ile tanımlandırılmaktadırlar. Avrupa'da ise en çok Berlin'de beslenmekte olup, orada da BERLİN BANGOSU olarak adlandırılmıştır. Bu Bangolar genelde mavi kanat olup, üzerinde siyah şeritler bulunmaktadır.

BESLENMESİ:

Bangolar uçmayan kuşlara ait besin reçetesi ile beslenmelidirler. Aşağıda bu reçete belirtilmiştir. Bezelye 30% Fiğ 10% Soyulmuş arpa 20% Küçük mısır 6% Süpürge tohumu 4% Buğday 10% Darı 20% Bangoların vücutları küçük olduğundan, günde 25 gr. yem beslenmeleri için yeterli olmaktadır. Dönek, kelebek, taklacı, posta gibi orta büyüklükteki güvercinler ise, 30-35 gr., Bağdat ve göğüs şişiren kuşlarsa 50-55 gr. yem ile beslenebilirler
 
***
Tippler



Dünyada “Tippler” adı ile tanılan bu güvercinlere, ülkemizde İngilizce’den kısaltılarak kısaca “Tip” adı verilmektedir. Ülkemizde yerli bir ırk olmayıp tamamen ithaldir. Son yıllarda yurdumuzda da yetiştirilmeye hatta kuş pazarlarında bile rastlanmaya başlanmıştır. Tippler kelimesi İngilizce’de “Akşamcı” anlamına gelmektedir. Bu kelime İngiltere’de olduğu gibi bizde de akşamdan akşama içkisini yudumlamayı adet haline getirmiş kişiler için kullanılan bir değimdir. Bu güvercinlere akşamcı denmesinin nedeni, bu kuşların gece de uçuşlarını sürdürebilmelerinden kaynaklanmaktadır.
Tip ırkının orijininin Asya kökenli ve Hindistan – Pakistan merkezli olduğu bilinmektedir. Asya kökenli güvercin ırklarının bir çoğu gibi bu ırkın da sonradan Avrupa’ya gönderilmiş olduğu bir gerçektir. Ünlü gezgin Marco Polo, 13. yüz yılda bu olaya tanıklık edenler arasındadır. Daha sonradan ipek yolu rotası boyunca özellikle 16. yüz yılda çeşitli güvercin ırklarının Avrupa’ya taşındığını bilinmektedir. Güvercinlere olan merakları ile bilinen Moğol hükümdarlarının bu konuda önemli rol oynadıkları bilinen bir gerçektir. Tip ırkının da bu hükümdarlar aracılığı ile ilk kez İngiltere’ye gönderilmiş olduğu düşünülmektedir.

İngiltere’de Manchester kentinin güneyinde yer alan ve küçük bir kasaba olan Macclesfield’de bu güvercinlerin eski dönemlerden beri var oldukları bilinmektedir. 1875 yılında Cumulet ve bazı taklacı türlerin melezlenmesi sonucu elde edilmiş bir ırktır. Tip ırkı güvercinler, eski dönemlerde ipek üretimi ile tanılan bu kasabadan diğer komşu illere de yayılmıştır. Özellikle Sheffield’da yaygınlaşmışlardır. Bu nedenle Sheffield ve Macclesfield Tipplerleri bilinen iki ünlü Tippler türüdür. 1930 yıllarda var olduğu bilinen Sheffield hayvan pazarında Tippler yetiştiricileri toplanmaktaydılar. Bu hayvan pazarı 1939 yılından sonra II. Dünya savaşının başlaması ile birlikte ortadan kalkmıştır. Sheffield’da “Macs” adı ile anılan Macclesfield Tipplerleri, daha iyi gece uçuş özellikleri kazanabilmeleri için farklı güvercin ırkları ile kırılarak geliştirilmişlerdir. Bu kırılmalar sonucu gösteri ve yarış kuşları olarak farklı uçuş özellikleri bulunan tippler çeşitleri geliştirilmişlerdir. Bugün bilinen tipplerler bu kırılmalar sonucu elde edilmişlerdir.

Tip ırkı güvercinler birer performans kuşudurlar. Uzun süreli ve yüksek uçmalarının yanı sıra gece de uçuşlarına devam etmeleri en karakteristik özellikleridir. Bu güvercinler nokta yükseklikte 10–15 saat arasında çok rahat uçuşlarını sürdürebilmektedirler. Hava karardıktan sonra da en az 2 saat kadar uçuşlarına devam ettikleri bilinmektedir. Her zaman yuvalarına geri dönme özellikleri, akıllı davranışları, yuvasına çabuk alışması ve enerjik görünümleri ile sempatik ve cana yakındırlar. Uzun uçucu olmaları nedeni ile uçuş için sabahın erken saatlerinde salıverilirler.

Sabah 0.6 saatleri uçuş için uygundur. Daha geç saatlerde uçurulduklarında geri gelebilmeleri zorlaşmaktadır. Uçuş sırasında hava koşullarının iyi olmasına dikkat edilmelidir. Her zaman aç olarak uçurulurlar. Ancak uçuştan 2 saat öncesinde sabah 0.4 saatlerinde su içmeleri sağlanır. Çünkü bu kuşlar uçtuktan sonra yere sadece susadıkları için inerler. Yuvalarına geri geldikten sonra akşamüzeri günde bir kez olmak üzere yemlenirler. Verilen yem karışımları içersinde suyu emen taneler olmamasına dikkat edilir. İdeal uçuş grubu 5–7 kuştan oluşmaktadır. Ülkemizde tip yetiştiricileri daha çok kelebek ve dönek gibi dalıcı dönücü ırkları daha yükseltebilmek amacıyla tipler ile birlikte uçurma amacıyla bu ırka eğilim göstermektedirler.

Uçuş sezonu öncesinde en az 3 ay dinlenmeye alınırlar ve uçurulmazlar. Hatta bu süre içinde kanat telekleri çekilerek yeni tüy gelmesi sağlanır. Bu süre içinde mineral ile vitamin takviyeleri ile çok iyi beslenirler. Bakımları ve yetiştirilmeleri aynı posta güvercinlerinde olduğu gibi özen ve sabır gerektirir.

Fiziki yapı olarak orta büyüklükte kuşlardır. Baştan kuyruğa doğru gidildiğinde incelen bir yapı gösterirler. Başları yuvarlak ve düzgündür. Boyunları orta uzunlukta ve kalınlıktadır. Gaga hafif ince ve orta uzunluktadır. Uzun gaga istenmeyen bir durumdur. Gaga rengi genellikle siyahtır. Ancak bazı renklerde kemik rengi gaga da kabul edilmektedir. Kanatlar kuyruk üzerinde taşınır. Kuyruk 12 telekten oluşur. Dar ve düz bir yapıda olan kuyruk biraz uzun görünümlüdür. Gözler inci göz tabir edilen şekilde açık renkli ve parlak olmalıdır. Çok belirgin olmayan göz çevresi halkası gri renklidir. Kısa ve kuvvetli olan bacaklar koyu kırmızı renkte olmalıdırlar. Ayaklarda paça bulunmaz. Ülkemizde bazı Tip ırkı güvercinlerin paçalı oldukları bilinmektedir. Bunlar paçalı bazı ırklarla kırılma sonucu geliştirilmişlerdir. Ayak tırnakları genellikle siyah renk olur ancak bazı renklerinde kemik renk tırnak bulunabilir. Tip ırkında bir çok renk çeşidi vardır. Şeritli ve şeritsiz olanları bulunur. Beyaz renk üzerinde genellikle farklı renkli tonlarda benekli bir yapıya sahiptirler.

17 Mart 2011 Perşembe

Süt Nedir, Süt ve Süt Ürünleri Hakkında Bilgi

İnsanlar için iyi bir besin kaynağıdır. Yenidoğan ve ilk 4-6 aylık bir bebeğin tüm ihtiyaçları anne sütü tarafından karşılanabilir. İnsanlar diğer memeli hayvan sütlerinden de faydalanırlar. Bol ve ucuz olması nedeniyle inek ve daha sonra koyun sütleri piyasada satılmaktadır.

Doğumdan sonra salgılanan ilk haftalardaki süte "kolostrum" denir. Kazein miktarı fazladır. 4-5 gün sonra normal süte dönüşür. Ortalama %87.3'ü su, %3.5'yağ, %3.4'ü (2.7g) protein, %0.7 kül bulunur. İlk gelen süt mutlaka bebeğe verilmelidir. Bebeği hastalıklardan korur. Bebeğin bir nevi ilk aşısıdır. Kolostrumdan sonra gelen normal anne sütünde özellikle protein kapsamı %1-1.5 grama kadar düşer.

Süt proteinleri; kazein, laktoglobulin, laktoalbümindir. Süt yağı çoğunlukla doymuş yağ asitlerini içerir. Ancak anne sütünün kapsamı inek sütünden farklıdır. Yağ içinde erimiş olarak vitaminler ve mineraller vardır. Sütte en çok kalsiyum ve fosfor bulunur. Demir en az bulunan madendir. Ancak anne sütündeki demirin emilimi yüksektir. Süt karbonhidratı bir çift şeker olan laktozdur. Fazla kaynatılan sütün şekeri ve proteini birleşerek bir kompleks (aminoşeker) oluşturur. Bu tepkimeye Maylard (Maillard) olayı denir. Bu durumda da sütün besin değeri azalmaktadır.

Süt ve Süt Ürünlerinin Faydaları ve Yararları

Anne sütü tek başına bir bebeğin gereksinimini karşılayan tek gıdadır. Bu durumda sütün besin olarak ne kadar değerli olduğunun bir kanıtıdır. Ancak bazı kişilerde bebeklikten sonra sütün sindirilmesi zorlaşmaktadır. Bu kişiler sütü genellikle bir bardaktan fazla içtiklerinde gaz, yumuşak dışkılama ve hazımsızlık çekmektedirler. Bunun yanında ülkemizde bazı bölgelerde sütün sağlıklı olarak evimize kadar gelmesi sınırlıdır. Bu nedenle doğrudan süt tüketimi yurdumuzda düşüktür. Buna karşın, özellikle yoğurt ve beyaz peynir tüketimi yüksektir. Bu açıdan süt yerine süt ürünlerinin tüketilmesi öğütlenebilir. Yoğurtta laktoz oranı %20 kadar azalmaktadır.

Sütün Kaynatılması: Süt Kaynatma, Sütleri evde kaynatarak içindeki mikroplar öldürülür. Kaynatırken üstünde oluşan kaymak nedeniyle bir taşımlık kaynatma ile içindeki mikropların tümü ölmez.
Bu nedenle karıştırarak kaynatmalıdır. Kaynama işlemi 5 dakika kadar sürmeli, 10 dakikayı aşmamalıdır. Fazla kaynayan sütlerde sütteki şeker ve protein birleşerek sindirim işlemi zor bileşik şekline dönüşmektedir. Kısaca sütün besin değerliliği düşmektedir, azalmaktadır.

Etler, Et Türleri, Et Ürünleri Hakkında Bilgiler

Sığır, koyun, kümes ve av ve deniz hayvanlarının yenilebilen kısımlarına "et" olarak tanımlarız. Etler, kas (adale) hücrelerinin sıralanıp bağ dokusu ile birleşmesinden meydana gelir. Et, besinler içinde en kıymetli olanlardandır. Protein, yağ, su az miktarda hayvansal karbonhidrat (glikojen) ve madensel tuzları ihtiva ederler. Etteki bağ dokusu az ise etler yumuşaktır. Nitekim zayıf yapıdaki hayvanların etleri serttir. Genç hayvan etleri yumuşaktır. Et kırmızı renkli olmalı, soluk pembe olmamalıdır. Bekleyen etlerde oluşan kötü koku ve renk değişiklikleri bizlere uyarıcı olmalıdır.
Etlerin pişirilmeleri sindirim kolaylığı ve içindeki zararlıları öldürmek içindir. Ancak fazla pişirme nedeniyle besin değerinde kayıplar oluşmaktadır. Et kömürleştiğinde de besin değeri kalmaz. Etin suyu atıldığında erimiş madenler ve vitaminler besinden uzaklaştırılmış olur. Bu nedenle, etlerin çeşidine göre pişirme yöntemleri uygulanmalıdır. Pişirme yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz.

Kuru ısıda pişirme: Bağlantı dokuları az olan etlere (bonfile, biftek) uygulanır. Örneğin; ızgara yapmak

Suda pişirme, söğüş yapma: Bağlantı dokuları çok olan etlere uygulanır. Çok veya az su katılabilir. Yemeğin suyu kaşıkla tüketilmelidir.

Nemli ısı da pişirme: Bağlantı dokuları çok olan etlere uygulanır. Çok veya az su koyulabilir. Kavurma gibi kapalı pişirilir. Şeffaf, ısıya dayanıklı torbalara susuz olarak konularak et, tavuk bu yöntemle de pişirilebilir.

Besinler Hakkında Bilgiler, Besin Zinciri, Besin Kaynakları

Tüm canlı organizmaların, yaşamlarını devam ettirebilmek, büyümek, gelişmek ve üremek için enerjiye mutlak gereksinimleri vardır. Bunları aldıkları besin öğeleri ile sağlamaktadırlar.

Besin öğelerini yeterince alabilmek için çok çeşitli besin kaynaklarından yararlanmamız gerekmektedir. Bu nedenle yeterli ve dengeli olmak koşuluyla, ne kadar çok çeşitli gıda alınacak olursa vücudumuz için o kadar yarar sağlanacaktır. Beslenmek için aldığımız yiyecekler içerdikleri karbonhidrat, protein, yağ (lipid), vitamin, mineral ve kapsadıkları su oranları bakımından farklıdırlar. Tüm bu faktörler yanında içerik bakımından aynı olsa bile, görünüşleri, lezzetleri ayrıcalık göstermektedir. Örneğin; elmanın, golden, amasya gibi birçok değişik tipleri vardır. Bu farklılıklar, kişilerin beğenisi ve tüketimi açısından önemlidir. Bir bebeğe bile lezzet olarak hoşlanmadığı fakat besin değeri olarak çok yüksek bir gıdayı verebilmek mümkün değildir.

3 Mart 2011 Perşembe

Light Ürünler hakkında sorular ve cevapları

Light Besin Nedir?


Light Ürünler hakkında sorular ve cevapları.



‘Light Besin' Ne Demektir Tam Olarak?
Light kelimesi İngilizce'den dilimize geçen; hafif olan, fazla yük olmayan şeyler için kullanılan bir kelimedir. Beslenme biliminde "light besin" denildiğinde enerji içeriği açısından referans ürünlere göre daha az enerji içeren ürünler akla gelmektedir.
Bir Ürünün Light Olması Hangi Kriterlere Göre Belirleniyor?
Bir ürüne "light" ibaresinin eklenebilmesi için enerji içeriğinin referans ürünlere göre en az %25 oranında düşürülmesi gerekmektedir. Bu durum genelde şeker ve yağ içeriğinin kısıtlanması ile gerçekleştirilmektedir.
Normal ve light ürün kategorisinde yer alan birkaç örneğin kıyaslanması:

Besin Bileşimi 100 gram yağlı süt 100 gram yağsız süt Enerji (kkal.) 61 35 Protein (g) 3,3 3,4 Yağ (g) 3,3 0,2 Karbonhidrat (g) 4,7 4,9

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Kediler sandığımızdan daha dikkatli ve sevgi dolu...

Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: Kediler sandığımızdan daha dikkatli ve sevgi dolu... : Kediler sahibinin duygularını hisse...