Hayatta kalabilmek için alkole muhtaçlar!

 ABD'deki Emory Üniversitesi'nden bilim insanlarının yaptığı araştırma, bu sineğin larvalarının çürümüş meyveler, üzüm gibi alkol oranı yüksek yiyeceklerle beslendiklerini gösterdi.
Yabanarılarının yumurtalarını sirke sineklerinin larvalarının üzerine bıraktığını ve böylece yabanarası larvalarının sinek larvalarıyla beslendiğini belirten bilim insanları, hayatta kalabilmek için sinek larvalarının "alkol tükettiklerini" vurguladı.

Zebraların karakteristik siyah-beyaz çizgilerinin sırrı nedir?

Zebraların karakteristik siyah-beyaz çizgilerinin sırrı sonunda çözüldü.

Macaristan ve İsveç'ten bir grup bilim adamı, çizgilerin kan emen sinekleri uzak tuttuğunu ortaya çıkardı.

"Journal of Experimental Biology" adlı dergide yayımlanan araştırmaya göre, siyah-beyaz çizgiler ışığı farklı bir biçimde yansıttığı için sineklerin yaklaşmasını da engelliyor.

Önce siyah, kahverengi ve beyaz tüylü atları incelediklerini belirten Lund Üniversitesi'nden Susanne Akesson, siyah ve kahverengi atlarda ışığın yatay olarak kutuplaştığını, böylece koyu renkli atların daha çok sinek çektiğini keşfettiklerini açıkladı.

Akesson, "Atın koyu renkli postundan yansıyan ışık, yatay düzlemde dalgalar halinde yolculuk ediyor. Bu ışık dalgaları, at sineklerini çekiyor. Beyaz posttan yansıyan ışık ise her düzlemde yolculuk ettiği için sinekleri kaçırıyor" dedi.

Kelebeklerin kanat renkleri nasıl oluştu?

Kelebekler renkli kanat motiflerini 47 milyon yıl öncesinden boyar maddeyle değil nano yapılarla üretmeye başlamış.

PloS Biology dergisindeki yazıya göre bu bilgi, Frankfurt yakınlarındaki Messel Çukuru’nda bulunan iyi korunagelmiş kelebek fosillerinden elde edilmiş. Anlaşıldığı üzere kelebekler milyonlarca yıl öncesinden karmaşık optik mekanizmalar geliştirmişler. Yapısal renkler birçok böcek, kelebek ve bazı kuş kanatlarında görülen parıltıyı ve yanardöner renkleri oluşturuyorlar.

Nar - Her tanesi bir derde deva!

İspanyol bilim adamları özellikle son yıllarda tıp dünyası tarafından mucize içecek olarak lanse edilen nar suyunun yeni faydalarını ortaya çıkardı.

İspanyol bilim adamları özellikle son yıllarda tıp dünyası tarafından mucize içecek olarak lanse edilen nar suyunun yeni faydalarını ortaya çıkardı. Sergio Streitberger isimli İspanyol bilim adamının liderlik ettiği bilim adamları nar suyunun her gün düzenli olarak tüketilmesi durumunda vücutta “gençlik iksiri” gibi görev yaptığını ve yaşlanmaya sebep olan DNA bozulmalarının önüne geçtiğini tespit etti. Aynı zamanda nar suyunun karaciğer, beyin ve böbrekleri koruduğu anlaşıldı. Uzmanlar, düzenli tüketilen nar suyunun stresi azaltarak kalp krizi riskini düşürdüğünü, cinsel gücü artırdığını da açıkladı.

Bölgesel yağlara nokta atışı

 Yağ hücrelerinin kanla beslenmesi engellenerek obez maymunların kilo vermesi sağlandı.

ABD'deki Texas Üniversitesi'nin Anderson Kanser Araştırmaları Merkezi'nden bilim adamları, "Adipotide" adlı deneysel ilaç sayesinde obez makakların 4 haftada kilo verdiğini, hayvanların bel çevresinin de inceldiğini belirledi.

Probiyotik yoğurtlar depresyon tedavisinde de yardımcı

Probiyotik yoğurtların bağırsaklar için son derece faydalı olduğu biliniyordu ancak bilim adamları probiyotik yoğurdun ilginç bir faydasını daha keşfettiler...

Probiyotik yoğurtlar aynı zamanda depresyon tedavisinde de yardımcı olabileceği açıklandı.
Probiyotik yoğurtlarda bulunan bir bakterinin beyinde doğrudan etkili olduğu ortaya çıktı. İnsan beynini etkileyen bu bakterilerin de depresyon ve anksiyetik bozuklukların tedavisinde faydalı olabileceği yapılan son araştırmalarda bulundu.

Maymunca işaret dili!

Maymunların işaret diliyle anlaşabildiği fark edildi. Hayvanat bahçesindeki maymunlar gözlerini kapatıp, diğer maymuna 'Beni rahatsız etme' mesajı veriyormuş.

İngiltere’de bir hayvanat bahçesindeki maymunların yeni bir işaret dili oluşturdukları keşfedildi. Buna göre yalnız bırakılmak isteyen maymunlar gözlerini elleriyle kapatıyor.
Essex kentindeki hayvanat bahçesinde yaşayan vahşi Afrika maymunu mandrillerin işaret dilini birbirlerine

Kuşların kökeni

Çin'de bulunan tavuk büyüklüğünde bir dinozor fosili, kuşların kökeni üzerine uzun zamandır kabul edilen bir teoriyi alt üst edebilir.
150 yıldır, Archaeopteryx adı verilen bir tür, gerçek anlamda ilk kuş türü olarak bilim çevrelerinde kabul görüyordu.
Bu tür, kuşların ve uçuşun evrimine ilişkin önemli bir başlangıç noktası kabul edilmişti.
Ancak yeni bulunan fosil, bu canlının tüylü bir dinozordan ibaret olduğunu ve paleontologların inandığı kadar büyük bir önem taşımıyor olabileceği görüşünü doğurdu.
"Xiaotingia" adı verilen fosile ilişkin haber, Nature dergisinde yer aldı.
Araştırmaya ilişkin raporun yazarları, son otuz yıl içinde adı geçen üç türün, şimdi "dünyanın en eski kuşu" sıfatına en ciddi adaylar arasında sayıldığını belirtiyor.
"Archaeopteryx", bilim çevrelerinin gözünde önemli bir yere sahipti, zira sadece ilk kuş türü olarak görülmesinin yanında, evrimin en açık örneklerinden biri kabul ediliyordu.
Darwin'in "Türlerin Kökeni" adlı evrim teorisini anlattığı kitabını yayınlamasından iki yıl sonra, 1861 senesinde Bavyera'da bulunan bu fosil, hem sürüngenlerin hem de kuşların özelliklerine sahip göründüğünden "dünyanın ilk kuş türü" olarak kabul görmesi de fazla zaman almamıştı.